Gurkan Ünalan
 
  Ana Sayfa
  İletişim
  Ziyaretşi defteri
  Subat Ekonomi haberleri
  Mart Ekonomi haberleri
  Nisan Ekonomi haberleri
  Mayıs Ekonomi haberleri
  Guncel haberler
  Aşındırıcı Kaplanmış Disklerle Taşlama ve Parlatma
  İstatistik
Subat Ekonomi haberleri

01.02.2008

Ocak ayı zam şampiyonu "taze fasulye"

Türkiye Ziraat Odaları Birliği'nin (TZOB) araştırmasına göre, Ocak ayında zam şampiyonu yeşil fasulye oldu. Armutta üretici fiyatı yüzde 15 azalırken market fiyatları yüzde 6.5 artış gösterdi, mandalinada da üretici fiyatı yüzde 12 azalırken market fiyatları yüzde 9 arttı.

TZOB, kamuoyunu doğru bilgilendirmek amacıyla yaş meyve ve sebze fiyatlarıyla birlikte önem arz eden çeşitli gıda ve ürünlerin fiyatlarını her ay açıklamaya devam ediyor. Her ay düzenli olarak yapılan araştırmalar neticesinde üretici, hal, pazar ve market fiyatlarını açıklayan TZOB, bu rakamları tüketici hareketlerinin fazla olduğu Ankara, İstanbul, Mersin ve İzmir illerinden derledi. TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, ürünün üreticiden tüketiciye ulaşıncaya kadar geçtiği hal, pazar ve market zinciri halkalarının fiyat artışlarında önemli oranlarda etkili olduğunun görüldüğünü belirterek, "Üretici ve tüketici arasındaki fiyat farkına baktığımızda yaş sebze ve meyvede yüzde 315'lere, kurutulmuş ürünlerde yüzde 190'lara, baklagillerde yüzde 175'lere ve hayvansal ürünlerde yüzde 160'lara kadar çıktığı görülmektedir. Görüldüğü üzere üretici ve market fiyatları arasındaki makas, daha önceki açıklamalarımızda da ifade ettiğimiz gibi çok yüksektir" dedi.

Aralık ayında perakende seviyesinde artış görülürken, bazı ürünlerde de azalma meydana geldiğini kaydeden Bayraktar, şunları kaydetti:

"Bu dönemde ette yüzde 1.7, kuru üzümde yüzde 1.1 ve yumurtada yüzde 0.7 fiyat düşüşleri görülürken, yeşil fasulye, patlıcan, kuru incir, ıspanak, havuç, salatalık, elma, domates gibi ürünlerde fiyat artışı gözlemlenmiştir. Ette görülen fiyat düşüşüne Kurban Bayramı'nın etkisi nedeniyle talepteki daralmanın yol açtığı söylenebilir. Yumurtada ise üretim artışına bağlı olarak üretici fiyatlarında görülen düşüşün marketlere yansıdığı düşünülmektedir. Yeşil fasulyedeki artış oranı marketlerde yüzde 221 olmuştur. Bilindiği üzere yeşil fasulye bu dönemde örtü altında yetiştirilmekte olup, üretim miktarının az olmasına bağlı olarak fiyat artışı gerçekleşmiştir. Yeşil fasulye, patlıcan, ıspanak, havuç, salatalık, sivri biber, domates, elma, kuru incir, kuru kayısı gibi ürünlerde fiyat artışı üretici fiyatlarındaki artışın yanı sıra kurutulmuş ürünlerde aşure ayının olması sebebiyle talepteki artıştan da kaynaklandığı düşünülmektedir. Baklagillerde görülen fiyat artışı, ihracattaki gelişme ve üretimdeki azalmadan kaynaklanmaktadır. Bu tabloyu genel olarak değerlendirirsek, Ocak ayı içinde market fiyatlarında artışta en önemi etkenlerden biri de olumsuz hava koşulları olmuştur. Yaşanan kar yağışları ve meydana gelen donlar ürün sevkıyatlarını kısıtladığı için büyük şehirlere gelen ürün miktarındaki azalmaya bağlı olarak fiyatlarda artışın meydana geldiği düşünülmektedir."

Üretici fiyatlarında et ve bakliyat gibi ürünlerde bu dönemde fiyat değişimi olmadığını vurgulayan Bayraktar, yeşil fasulyede üretici fiyatında yüzde 280.8'lik bir artış gerçekleştiğini, bunun nedeninin de üretimin örtü altında olması ve üretim miktarının az olması olduğunu ifade etti. Ispanak, salatalık, sivri biber, patlıcan, havuç, elmada market fiyatlarında olduğu gibi üretici fiyatlarında da bir artış görüldüğünü anlatan Bayraktar, şöyle devam etti:

"Özellikle sivri biber, salatalık, patlıcanın önemli ihraç ürünlerimiz olmasının yanı sıra özellikle örtü altında yetiştirilen bu ürünlerde içinde bulunduğumuz dönemde düşük hava sıcaklıkları nedeniyle ürün geç olgunlaşmakta, buna bağlı olarak elde edilen ürün miktarı azaldığından fiyatlarda bir miktar artış görülmektedir. Kuru incir, kuru kayısı, kuru üzümde market fiyatlarında olduğu gibi üretici fiyatlarında da bir artış gözlenmiştir. Bu artış daha çok sezon sonu olmasından kaynaklanmaktadır. Sütte fiyatlar üçer aylık dönemlerde ihale ile belirlenmektedir. Ocak ayında yeni ihale yapılmış olup, süt fiyatları yüzde 6.7 artmıştır. Üretici fiyatlarında düşüş görülen ürünlere baktığımızda mandalinada yüzde 11.8'lik bir düşüş görülmektedir. Ocak ayında meydana gelen don olayı yanında, yağışların etkisi nedeniyle ürün kalitesindeki düşüşe bağlı üretici fiyatında düşüş gerçekleşmiştir. Ancak market fiyatlarına baktığımızda mandalinada yaşanan üretici fiyatındaki düşüşün yansımadığı, hatta market fiyatlarında yüzde 9 oranında bir artış olduğu görülmektedir. Armutta yüzde 15, yumurtada ise yüzde 10 bir düşüş gerçekleşmiştir. Ancak market fiyatlarında armutta yüzde 6.5 artış gerçekleşmiştir. Yumurtada üretim artışına bağlı olarak fiyatta bir gerileme meydana gelmiştir."

Çiftçilerin gelirlerin artırılması, üretim ve verim artışı yanında ürünlerini daha iyi değerlendirmeleriyle de çok yakından ilgili olduğunu hatırlatan Bayraktar, "Daha iyi değerlendirme bir yönüyle tüketicinin ödediği fiyattan daha fazla pay alınması anlamına gelmektedir. Çiftçilerimiz, tarımda gelişmiş ülkelerde olduğu gibi ürünlerini kendi organizasyonları ile pazarlamayı başarmak zorundadırlar. Ancak bunu başardıkları takdirde pazarla entegre olmaları, sanayi ile entegre olmaları mümkün hale gelecektir. Sanayi ve pazarlamanın katma değerinden üreticilerimizin daha fazla yararlanması, çiftçilerimizin var olan örgütlerine, ziraat odalarına, kooperatiflerine, üretici birliklerine daha güçlü bir şekilde sahip çıkmalarına bağlıdır" şeklinde konuştu.

02.02.2008

 

 

Uluslararası Para Fonu (IMF) uzmanları tarafından hazırlanan bir Çalışma Raporu´nda "finansal açıdan" küçük İslami bankaların küçük ticari bankalardan, büyük ticari bankaların büyük İslami bankalardan, küçük İslami bankaların büyük İslami bankalardan daha güçlü olabilecekleri iddia edildi.

 

IMF uzmanlarının her yıl değişik ekonomik konularda hazırladıkları Çalışma Raporlarından biri de "İslami Bankalar ve Mali İstikrar: Deneysel Analiz" başlığını taşıdı. IMF için herhangi bir bağlayıcılığı bulunmayan raporda İslami bankaların mali istikrar üzerindeki etkileri incelendi. Raporun sonuç bölümünde "finansal açıdan" küçük İslami bankaların küçük ticari bankalardan, büyük ticari bankaların büyük İslami bankalardan, küçük İslami bankaların büyük İslami bankalardan daha güçlü olabilecekleri tartışması ortaya atıldı.

"Küçük ölçekteki İslami bankalardaki görülen yüksek istikrar durumuyla büyük İslami bankalarda istikrarın görece düşük olması özellikle ilgi çekicidir" denilen çalışmada bu sonuçların İslami bankalar büyüdükçe kredi riski denetiminin karmaşık hale gelmesinden kaynaklandığı öne sürüldü. Çalışma Raporu'nda özetle şu konulara değinildi:

"Bu tip kuruluşların kredi risk yönetimi standardizasyonları üzerindeki sınırlılıklar göz önüne alınırsa, bankacılık işlemlerinin ölçüleri büyürken, farklı kar-zarar anlaşmalarının denetimi hızla çok daha karmaşık hale gelmekte, ekonomideki 'ters seçim' ilkesi gereğince (cazip kredi koşullarına kötü müşteriler çıkması gibi) sorunlar ortaya çıkmaktadır. Gerçekleşebilecek bir başka olasılık ise, büyük bankalar daha fazla 'Kar-Zarar Paylaşımı' türü işler yaparken, küçük bankaların düşük riskli yatırımlara ve harç gelirleri üzerinde yoğunlaşmalarıdır."

BÜYÜDÜKÇE DİKKATLERİ ARTMALI

Araştırmacı Donsyah Yudistira tarafından Malezya bankaları üzerinde yapılan bir araştırmaya da yer verilen Çalışma Raporu'nda, sonuçların büyük ve küçük İslami bankalar arasında ilginç farklılıklar ortaya koyduğu kaydedildi. Karşılaştırmada, küçük İslami bankaların "verimliliği artırmak amacıyla" birleşme ihtiyacı hissettikleri belirtilerek, "Bulgularımıza göre bu verimliliğin semeresini almak için gerekli dikkatin gösterilmesi, daha büyük İslami bankalar için fazla olan risklerin de makul olması gerekir" denildi.

Çalışma Raporu'nda İslami bankaların ülkenin mali sistemindeki diğer bankalar üzerindeki etkisinin de sınandığı belirtilirken, burada kayda değer bir etkinin bulunmadığı bildirildi.

İSLAMİ BANKACILIK DAHA FAZLA ARAŞTIRILMALI

Raporda İslami bankacılık alanında ortaya konulan bilgilerin "hazırlık" niteliği taşıdığı bu alanda tam deneyimli İslami bankalar üzerinde odaklanıldığı, İslami şubeleri olan ticari bankalarla ya da İslami "vitrini" bulunan bankaların ele alınmadığı kaydedildi.

Veri sınırlılığı yüzünden, Kar-Zarar Paylaşımı ve diğer yatırımlar arasındaki farklar gibi, İslami nitelikli mali sözleşmelerin tüm yönleriyle ele alınamadığı da belirtilen Çalışma Raporu'nda İslami bankacılık alanında, daha iyi ve ileri araştırmalar için geniş alan bulunduğu bildirildi. Çalışmaların daha fazla veri, ülke ve bankayı kapsayacak şekilde genişletilebileceği, tümüyle İslami bankacılık uygulayan kurumlar dışında bu alanda branşları bulunan kuruluşların da istikrar durumlarının incelenebileceği ifade edildi.

"HARAMA YATIRIM YAPMIYORLAR"

Raporda, "Amana, bay muaccel, bay salam, sukuku icara, istisna, cuala, kifala, mudaraba, murabaha, muşaraka, kardassana" gibi İslami bankacılık terimleri açıklandı. Bu kuruluşlarda parasal işlemlerin Şeriata uygun yapıldığı, tefeciliğin, para toplama ve ödemede faizin bulunmadığı, bunun yerine kar zarar ortaklık anlaşmalarının, mal ve hizmetlerin satış ya da ikinci el satışlarının sözleşmelerin temelini oluşturduğu kaydedildi. Çalışma raporunda, "İslami yasalar aynı zamanda (kumarın bir biçimi olarak görülen) finansal risk içinde ticareti, haram olarak addedilen alkol ya da domuz eti pazarlanması gibi işlere yatırımı da yasaklamaktadır" denildi.

 

 

03.02.2008

Paranın efendileri

Türk vatandaşlarına ait mevduat hesapları, menkul kıymet yatırım fonları ve hisse senetlerindeki paranın yüzde 40'ına yakınını oluşturan 153,7 milyar YTL, sadece 22 bin 154 hesapta kontrol ediliyor.

Ankara Ticaret Odasının (ATO), Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) ile Merkezi Kayıt Kuruluşunun verilerinden yararlanarak yaptığı ''Paranın Efendileri Araştırması''na göre, bankalar ve sermaye piyasası aracı kuruluşlarında toplam 76 milyon 157 bin 937 bin hesap bulunuyor.2007 yılı sonu itibariyle bu hesaplarda gerçek ve tüzel kişilere ait toplam 390 milyar 280 milyon YTL bulunuyor.

Türkiye'deki mevduatların yaklaşık yüzde 40'ı, hisse senetlerinin yüzde 70'i ve menkul kıymet yatırım fonlarının ise yüzde 14'ü, 1 milyon YTL ve üzerinde para bulunan hesaplarda kontrol ediliyor.

MEVDUATIN YÜZDE 39'U 18 BİN HESAPTA

Araştırmaya göre, Türkiye'deki paranın büyük bir bölümü, çok az sayıdaki hesapta toplanıyor.
Bankalarda Türk vatandaşlarına ait 72 milyon 675 bin hesapta, toplam 333,5 milyar YTL bulunuyor. Bu tutarın yüzde 38,7'sini oluşturan 128,9 milyar YTL'lik bölümü, 1 milyon YTL'nin üzerinde para bulunan 18 bin 734 hesapta tutuluyor. Diğer bir ifadeyle mevduatın yüzde 38,7'si toplam hesapların binde 3'ü tarafından kontrol ediliyor.

Milyonerlerin mevduat hesaplarında, hesap başına ortalama 6,9 milyon YTL bulunuyor. Bir kişinin bankalarda birden fazla hesabı bulunabileceği dikkate alındığında 1 milyon YTL'nin üzerinde mevduatı bulunan gerçek veya tüzel kişi sayısının 18 bin 734'ün de altında bir düzeyde bulunduğu tahmin ediliyor.

MEVDUATIN YÜZDE 8,4'Ü 69 MİLYON HESAPTA

Mevduat hesaplarının çok büyük bir bölümündeki para 10 bin YTL'nin altında bulunuyor. 10 bin YTL'nin altında para bulunan 69 milyon 497 bin hesapta toplam 27,9 milyon YTL tutuluyor. Buna göre, mevduat hesaplarının yüzde 95,6'sının toplam mevduat içindeki payı yüzde 8,4'te kalıyor.

Mevduatın yüzde 17,3'ü, 10 bin-50 bin YTL arasında mevduat bulunan 2 milyon 336 bin hesapta bulunuyor. Bu mevduat dilimindeki hesaplarda toplam 75 milyar 578 milyon YTL kontrol ediliyor. Mevduatın yüzde 21,9'unun bulunduğu 50 bin-250 bin YTL arası mevduat bulunan 680 bin 810 hesapta 73 milyar 73 milyon YTL tutuluyor. Mevduatın yüzde 13,8'inin tutulduğu 250 bin-1 milyon YTL arasında para bulunan 92 bin 219 hesapta ise toplam 45 milyar 952 milyon YTL bulunuyor.

BORSADA ASLAN PAYI 2 BİN 123 KİŞİYE AİT

2007 sonu itibariyle yüzde 72,4'ü yabancı yatırımcıların elinde bulunan İMKB'de payı yüzde 27,6 düzeyinde bulunan Türk yatırımcıların portföyünün değeri ise 31,1 milyar YTL düzeyinde bulunuyor. Merkezi Kayıt Kuruluşu'nun verilerine göre toplam 933 bin 361 Türk yatırımcının hisse senedi hesabı bulunuyor.

''Sermayenin tabana yayılmasının'' en önemli araçlarından biri olduğu ileri sürülen Borsa'daki hisse senetlerinin dağılımı ise mevduata göre çok daha ''adaletsiz'' bir görünüm sergiliyor.

Türk yatırımcıların sahip olduğu hisse senetleri portföyünün yüzde 68,3'ünü oluşturan büyük bölümü 1 milyon YTL ve üzerinde parası bulunan 2 bin 123 yatırımcı tarafından kontrol ediliyor. Bu hesaplardaki para ise 2007 sonu itibariyle 21 milyar 251 bin YTL olarak hesaplanıyor. Yatırımcı başına ortalama 10 milyon YTL'lik bir portföy düşüyor.

Yerli yatırımcıların yüzde 84,3'ünün portföyünün değeri 10 bin YTL'nin altında bulunuyor. Bu dilimdeki toplam 786 bin 366 yerli yatırımcının sahip olduğu hisse senetlerinin toplam değeri 901 milyon YTL'de kalıyor.Türk yatırımcılara ait hisse senetlerinin yüzde 7,4'ünü oluşturan 2,3 milyar YTL'lik kısmı ise 10 bin-50 bin YTL arasında bir portföye sahip bulunan 103 bin 649 yatırımcıya ait bulunuyor. Bu dilimdeki yatırımcılar toplam Türk yatırımcıların yüzde 11,1'ini oluşturuyor.

Yerli yatırımcıların yüzde 3,7'si ise 50 bin-250 bin YTL arasında bir portföy yönetiyor. Bu dilimdeki 34 bin 323 yatırımcının hisse senetlerinin toplam değeri ise 3,5 milyar YTL'yi buluyor. Söz konusu yatırımcılar, yerli yatırımcıların sahip olduğu hisse senetlerinin yüzde 11,3'ünü kontrol ediyorlar.

Borsada 250 bin-1 milyon YTL arasında portföyü bulunan yerli yatırımcıların sayısı ise 6 bin 900'de kalıyor.

Türk yatırımcıların yüzde 0,7'sini oluşturan bu gruptaki yatırımcıların hisse senetlerinin toplam değeri ise 3,1 milyar YTL. Türk yatırımcılara ait hisse senetlerinin yüzde 10,1'i bu yatırımcıların elinde bulunuyor.

BORSADA YABANCI PAYI

Borsadaki hisselerin yüzde 72,4'ünü ise sayıları 6 bin 686'yı bulan yabancı yatırımcı tarafından kontrol ediliyor.

Yabancı yatırımcıların 4 bin 774'ünün 301 milyon YTL'yle nispeten düşük tutarda bir portföyü bulunmasına rağmen 1 milyon YTL'nin üzerinde bir portföy yöneten bin 912 yabancı yatırımcının toplam 81,3 milyar YTL'lik dev bir hisse senedi varlığı bulunuyor. Söz konusu tutar İMKB'deki hisse senetlerinin yüzde 72,1'ini oluşturuyor.

1 milyon YTL'nin üzerinde bir portföyü bulunan 4 bin 35 Türk ve yabancı yatırımcı toplam 102,6 milyar YTL ile borsanın yüzde 91'ini kontrol ediyor.

YATIRIM FONLARI, BİR AVUÇ YATIRIMCININ ELİNDE

Araştırmaya göre, Türkiye'de yerli yatırımcıların ilgi gösterdiği bir diğer önemli yatırım aracı ise menkul kıymet yatırım fonları.Sayısı 313'ü bulan yatırım fonlarına, 2 milyon 567 bin yerli, 17 bin de yabancı yatırımcı yatırım yaptı.

Yatırım fonlarının 25,6 milyar YTL'si bulunurken, yabancıların yatırım fonlarındaki para ise 263 milyon YTL ile nispeten düşük düzeyde kalıyor.Yerli yatırımcıların yatırım fonlarına yaptığı yatırımların da önemli bir kısmını sayıları bin 297'de kalan bir avuç yatırımcı kontrol ediyor.1 milyon YTL'nin üzerinde portföyü bulunan söz konusu bin 297 yatırımcı, yatırım fonlarının toplam portföyünün yüzde 13,8'ini oluşturan 3,5 milyar YTL'lik kısmını kontrol ediyorlar.

Portföyünün değeri 10 bin YTL'den az olan 2 milyon 129 bin yerli yatırımcı (yatırımcıların yüzde 83,5'i) yatırım fonlarının yüzde 15,8'sini, portföyünün değeri 10 bin-50 bin YTL arasında olan 335 bin 432 yerli yatırımcı (yatırımcıların yüzde 13,2'si) yatırım fonlarının yüzde 27,5'ini, portföyünün değeri 50 bin-250 bin YTL arasında olan 74 bin 379 yatırımcı (tüm yatırımcıların yüzde 2,9'u) yatırım fonlarının yüzde 28'ini kontrol ediyor. 250 bin-1 milyon YTL arasında portföyü bulunan 8 bin 895 yerli yatırımcı ise (tüm yatırımcıların yüzde 0,3'ü) yatırım fonlarındaki paranın yüzde 14,9'una sahip bulunuyor.

PARANIN DAĞILIMI

Araştırmanın sonuçlarına göre, gerçek ve tüzel kişi Türk vatandaşlarına ait mevduat ile yatırım fonları ve hisse senedi hesaplarında toplam 390,3 milyar YTL bulunuyor.

Söz konusu paranın yüzde 39,4'ü 1 milyon YTL'nin üzerinde mevduat, hisse senedi ve yatırım fonu katılma belgesi bulunan hesaplarda toplanmış durumda. Sayısı 22 bin 154 olan ''YTL milyonerleri''ne ait bu hesaplarda toplam 153,7 milyar YTL bulunuyor.

ATO BAŞKANI AYGÜN

Araştırmaya ilişkin değerlendirmelerde bulunan ATO Başkanı Sinan Aygün, rakamların, Türkiye'de tasarrufların adaletsiz dağılımını gözler önüne serdiğini belirterek, ''Faizi de dövizi de borsayı da bir avuç yerli ve yabancı kontrol ediyor'' dedi.

Bazı çevrelerin borsanın iyi gittiği dönemlerde Türkiye ekonomisinin de iyi gittiği yönünde bir yanılsama içinde olduğunu ifade eden Aygün, borsanın iyi gitmesinin, ekonominin de iyi gittiği anlamına gelmediğini kaydetti.

 

 

 

04.02.2008

Otomotiv ihracatı hızlı artış trendini Ocak ayında da sürdürdü.

Büyük bölümü otomobil olmak üzere taşıtlardan oluşan ana sanayii ihracatı geçen yılın Ocak ayına göre yüzde 99 artarak, 1 milyar 360.3 milyon dolara yükseldi. Yan sanayi ihracatının aylık tutarı da yüzde 64'lük artışla 638.2 milyon oldu. Böylece sektörün Ocak ayındaki toplam ihracatı geçen yılın aynı ayına göre yüzde 86 artışla 1 milyar 998.5 milyon dolara ulaştı.

Otomotiv Sanayicileri Derneği'nin (OSD) verilerine göre, ana sanayii ihracatı kapsamında Ocak ayında otomobil ihracatı yüzde 99 artarak 721.1 milyon dolar, otobüs ihracatı yüzde 54 artışla 79 milyon, diğer taşıtlardaki toplam ihracat da yüzde 107 artışla 560.2 milyon dolara ulaştı.

Yan sanayiide ise iç ve dış lastik ihracatı yüzde 40 artışla 86.1 milyon, akümülatör ihracatı da yüzde 229 artışla 12.7 milyon dolara ulaştı.

Bu gelişmelerle 1 milyar 998.5 milyon dolara ulaşan sektörün toplam ihracatı, Türkiye'nin Ocak ayında 9 milyar 820.2 milyon dolar olan toplam ihracatının yüzde 21.9'unu oluşturdu.

SEKTÖR NET İHRACATÇI OLDU

1996-2000 döneminde yıllar itibariyle otomotivde ithalat ihracattan daha yüksek gerçekleştiği için toplam 13 milyar 735 milyon dolarlık dış ticaret açığı verilirken, 2001-2007 döneminde ise 2 milyar 520 milyon dolar dış ticaret fazlası elde edildi.

1996 yılında 1 milyar 881 milyon, 1997 yılında 3 milyar 429 milyon, 1998'de 2 milyar 930 milyon, 1999'da 1 milyar 621 milyon, 2000 yılında da 3 milyar 874 milyon dolarlık açık veren sektör, 2001 yılında 508 milyon, 2002 yılında ise 971 milyon dolarlık dış ticaret fazlası verdi. 2003 yılında 111 milyon dolarlık bir açık veren sektörde, 2004 yılında 1 milyar 948 milyon, 2005 yılında 1 milyar 12 milyon dolarlık dış ticaret açığı verildi. 2006 yılından itibaren yeniden dış ticaret fazlası vermeye başlayan otomotiv sektörü, 2006 yılında 603 milyon, 2007 yılında ise 3 milyar 505 milyon dolarl dış ticaret fazlası verdi.

 

 

 

05.02.2008

 

 

MB'den enflasyon açıklaması

Merkez Bankası, enerji ve gıda fiyatlarından kaynaklanan risklere rağmen önümüzdeki dönemde enflasyondaki düşüşün devam edeceği tahminini bildirdi.

Merkez Bankası, Ocak ayı fiyat gelişmelerine ilişkin bir değerlendirmede bulundu. Banka'nın değerlendirmesinde, tüketici fiyatlarında aylık yüzde 0,80 artış yaşanan ve yıllık enflasyonun yüzde 8,17'ye gerilediği Ocak'ta elektrik ve doğal gazdaki yüksek artışa karşın işlenmemiş gıda fiyatlarındaki kısmi düzeltme hareketi ve giyim-ayakkabı fiyatlarındaki belirgin düşüşün etkisiyle yıllık enflasyon gerilediği vurgulandı.

İşlenmiş gıda fiyatlarındaki yüksek artışların özel kapsamlı TÜFE göstergelerini olumsuz etkilemeye devam ettiği, kiralardaki olumlu görünüm devam ederken ulaştırma hizmetlerindeki fiyat artışlarının hizmet grubu enflasyonundaki iyileşmeyi sınırladığı anlatıldı.

"DÜŞÜŞ DEVAM EDER"

Merkez Bankası'nın değerlendirmesinde, "Enerji ve gıda fiyatlarından kaynaklanan risklere rağmen önümüzdeki dönemde enflasyondaki düşüşün devam edeceği tahmin edilmektedir" denildi.

Ocak ayında tüketici enflasyonunu belirleyen temel unsurlar, işlenmiş gıda ve enerji fiyatlarındaki artışlar ile bu artışların toplam etkisini büyük ölçüde sınırlayan giyim ve ayakkabı grubu fiyat azalışları olduğu anlatılan değerlendirmede, şöyle denildi:

"Enerji, işlenmemiş gıda ürünleri, alkollü içecekler ve tütün ürünleri ile altını dışlayan özel kapsamlı TÜFE göstergesinin (ÖKTG-H) yıllık artış oranı 0,2 puan düşerek yüzde 6,39'a gerilemiştir. Bu endeksten işlenmiş gıda ürünleri çıkarılarak hesaplanan göstergenin yıllık artışı ise 0,35 puan gerileyerek yüzde 4,45 olmuştur. Ocak ayında mal grubu fiyatları yüzde 0,70, hizmet grubu fiyatları ise yüzde 1,11 oranında artmıştır. Yıllık enflasyon, mal grubunda yüzde 8,04'e, hizmet grubunda ise yüzde 8,55'e gerilemiştir."

Haziran ayından bu yana gerilemekte olan dayanıklı mal grubu (altın hariç) fiyatlarının Ocak ayında yüzde 1,03 oranında yükselmesinde mobilya fiyatlarındaki yüzde 3,14 artış belirleyici olduğu belirtildi. Otomobil fiyatları geçen yılın aynı dönemine göre daha düşük oranda artarken elektrikli ve elektriksiz aletlerin fiyatlarının gerilemeye devam ettiğine işaret edildi.

İşlenmemiş gıda ürünleri fiyatları Ocak ayında özellikle taze sebze ve tavuk eti fiyatlarında gözlenen artışların etkisiyle yüzde 2,96 oranında yükseldiği, Ocak ayında grup fiyatlarının oldukça yüksek bir oranda artmış olmasından kaynaklanan baz etkisi nedeniyle bu grupta yıllık enflasyon yaklaşık 6 puan azalarak yüzde 5 düzeyine gerilediği anlatıldı.

Olumsuz arz koşullarının etkisiyle işlenmiş gıda fiyatlarında geçen yılın ikinci yarısından itibaren gözlenen yüksek artış eğiliminin Ocak ayında da sürdüğü ve grup fiyatlarının yıllık artışı yüzde 13,36'ya ulaştığı belirtildi. Özellikle ekmek ve tahıllar grubundaki yüksek artışlar sürerken, alkolsüz içecek fiyatlarının KDV indiriminin etkisiyle gerilediği kaydedildi.

Ocak ayında işlenmiş gıda fiyatlarındaki yüksek artışa rağmen enerji grubunu dışlayan özel kapsamlı TÜFE göstergelerinin tümünde yıllık artış oranlarının gerilediğine işaret edildi.

ÜRETİCİ FİYATLARINDAKİ GELİŞMELER

Ocak ayında üretici fiyatlarının yüzde 0,42 arttığı, yıllık enflasyonu yüzde 6,44'e yükseldiği belirtilen değerlendirmede, imalat sanayi fiyatlarının belirgin bir değişim göstermediği kaydedildi. Rafine edilmiş petrol ürünleri fiyatlarının Ocak ayında yüzde 0,14 oranında azalırken, petrol ürünleri hariç imalat sanayi fiyatlarının yüzde 0,03 arttığına işaret edildi.

Ana metal, metal eşya, kimyasal maddeler ve gıda sektörlerinde fiyat artışları gözlenirken, giyim eşyası fiyatlarının yüzde 6,86 ile belirgin oranda gerilediği kaydedilerek, şöyle denildi:

"Üretici fiyat endeksinin MIGS sınıflamasına göre incelendiğinde, Ocak ayında dayanıklı ve dayanıksız tüketim malları fiyatları düşerken, diğer kalemlerin fiyatlarında artış gözlenmektedir. Dayanıklı tüketim malları fiyatlarındaki düşüşte mobilya fiyatlarındaki azalış, dayanıksız tüketim malları fiyatlarında görülen düşüşte ise tekstil ürünleri ve giyim eşyası fiyatlarındaki azalış belirleyici olmuştur. Diğer taraftan, yüksek oranlı artış gösteren ana metal sanayi ve kimyasal ürün fiyatları ara malları fiyatlarını yukarı çekmiştir."

 

 

 

 

 

 

06.02.2008

Banka ve tüketiciler el ele verdi 1.3 trilyon dolarlık balon patladı!

 

 

Dünya 23 Temmuz'dan bu yana ABD'deki gelişmelerle yatıp kalkar oldu. Türkiye'deki işsizlik, büyüme, enflasyon verilerinden çok ABD halkının işsizliği, enflasyonu, harcamaları, konut alımları izlenmeye başladı. Neden basit. Hapşıran ABD'nin dünyaya bulaşma ihtimali yüksek resesyon korkusu... Peki dünyaya korku salan ABD'deki bu krizin çıkış noktası ne? Kriz bugün tartışılsa da aslında temeller 1996'da atıldı. O günden bu yana konut fiyatları yüzde 124 arttı. Çünkü 2001'den itibaren faizlerdeki kademeli düşüşü 2004'te yüzde 1'lere kadar indi. 2000'den itibaren sürekli düşen kredi faizlerinin verdiği destekle binlerce Amerikalı kendi evine sahip olma hayaliyle bankalardan yüksek miktarda mortgage kredisi aldı.

TATLI KAZANÇ KAPISI
Kısa sürede büyük bir patlamaya yapan 1.3 trilyon dolarlık ABD gayrimenkul piyasası, kredi kullanan tüketicilere ev sahibi olmanın haricinde farklı yatırım fırsatları da sundu. Özellikle subprime adı verilen ve ödeme gücü düşük olan Amerikalıların içinde bulunduğu bir kesim bu avantajları sonuna kadar kullandı. Bu tüketiciler aldıkları krediler ne kadar yüksek olursa olsun, aldıkları evlerin değerleri de sürekli yükseldiği için kredi geri ödeme süresinin dolmasını beklemeden, evi yüksek bedelle satıp önce kredi borçlarının tamamını sıfırladı, sonra da arada oluşan tatlı kârı cebine indirdi. ABD'li çok sayıda tüketici gayrimenkul alıp satarak önemli oranda kazanç elde etti. Ancak saadet zincirinin kopmaması iki önemli şarta bağlıydı; Ev fiyatlarının sürekli yükselmesi ve kredi faizlerinin hep düşük dilimde kalması.

SAADET ZİNCİRİ 2006'DA KOPTU

ABD gayrimenkul piyasası zirve noktasını 2005 yılında yaşadı. 2006'nın başında karlı dönemin bittiği, zincirin kopmaya başladığına ilişkin ilk sinyaller gelmeye başlandı. 2006 yazına gelindiğinde ise artık düşüş sürecinin kesin olarak başladığı biliniyordu. 2006 Haziranı'nda müstakil ev satışları 2005'in aynı dönemine kıyasla yüzde 9 oranında gerilediği görüldü. Ardından yeni yapılan müstakil ev satışlarında yüzde 15'lik sert bir düşüş yaşandı. Buna bağlı olarak inşaat yapımında kullanılan kereste üretimi de yüzde 19 geriledi. Dow Jones'un konut üretimi ile ilgili Whilshire Endeksi, ABD konut sektörünün zirve yaptığı Temmuz 2005 tarihinden bu güne yaşadığı serbest düşüşte toplam yüzde 41 değer yitirdi.

KREDİ FAİZLERİ COŞTU
Haziran 2006'dan itibaren konut fiyatları düşüşe geçti. Önceden olduğu gibi evlerini aldıkları bedelin çok üzerinde satmaya alışık olan tüketiciler, çok düşük bedeller karşılığında bile alıcı bulamadı. Bu arada subprime mortgage pazarında kredi faizleri değişken olduğundan, faiz oranları da hızla yükselişe geçti. Sözleşme anında ilk 1-2 yıl yüzde 3-4 oranında görünen faizler sonraki yıllarda yüzde 6 hatta yüzde 9'lara fırladı. Özellikle içerisinde ödeme gücü düşük olan ABD'lilerin bulunduğu subprime mortgage kredi diliminde icra oranları adeta patladı. 2005 yılında değişken faizli subprime mortgage kredilerinde (ARM) icra oranı yüzde 5 seviyesindeyken bu oran Ekim 2007'de yüzde 16'ya sıçradı. Ocak 2008 itibariyle ise bu rakam yüzde 21 düzeyinde bulunuyor.

 

 

 

07.02.2008

 

 

 

100 milyar Euro'luk vakıflar İstanbul'da zirveye geliyor

Microsoft, Boeing, Shell, Bosch, Volkswagen gibi dev şirketlerin vakıfları mayısta İstanbul'da buluşacak. Evsahipliğini TÜSEV, Sabancı, Koç, Özyeğin, Doğan vakıflarının yapacağı toplantıda yaratıcılık tartışılacak..

Sahip oldukları varlıklar bakımından toplam 102 milyar Euro ile Avrupa ve ABD'nin en büyük vakıflarının üyesi olduğu Avrupa Vakıflar Merkezi (EFC), 29 - 31 Mayıs tarihlerinde genel kurulunu Türkiye'de toplayacak. EFC'nin üyeleri arasında bulunan dünyanın en büyük şirketlerinin sosyal sorumluluk adına kurduğu vakıfların üst düzey yöneticileri üç günlüğüne İstanbul'a gelecek. Microsoft, Goldman Sachs, American Express, Alcoa, Shell, Bosch, Volkswagen, Bertellsman, Boeing, Citigroup, Deutsche Bank, Mattel, Unicret Group ve Lehman Brothers vakıflarının üye olduğu EFC, İstanbul'daki toplantısında "vakıflarda yaratıcılığı artırmak" temasını tartışacak.

4 MİLYAR EURO HARCIYORLAR
Ünlü spekülatör George Soros'un Açık Toplum Enstitüsü'nün çatısı altında yer alan üç vakıf ve Leydi Diana'nın ölümünün ardından anısını yaşatmak için kurulan vakıf da üyeler arasında yer alıyor. EFC'nin 650 üyesinin varlıklarının toplamı ise 102 milyar Euro tutuyor. Ancak bu rakamın 73 milyar Euro'su 50 vakfa ait bulunuyor. Söz konusu 50 vakfın çeşitli programlar için yıllık harcaması ise 4 milyar 892 milyon Euro tutuyor.

BİZİMKİLERİ GÖRECEKLER
EFC'nin genel kurulunun Türkiye'de yapılmasına öncülük eden ise bünyesinde Türk özel sektörünün büyüklerinin kurduğu vakıfları barındıran Türkiye Üçüncü Sektör Vakfı (TÜSEV) oldu. TÜ- SEV Başkanı Prof. Dr. Üstün Ergüder, toplantının Türkiye'de yapılacak olmasının önemli bir sebebi olduğuna dikkat çekti. Ergüder, "Farkında değiliz ama yurtdışında bizi merak ediyorlar. Türkiye'nin yapısı ve genç nüfusu nedeniyle sosyal değişime vakıfların yapacağı katkıyı inceleme fırsatları olacak" diye konuştu. Sabancı, Vehbi Koç, Hüsnü Özyeğin ve Aydın Doğan vakıflarının toplantıda görev aldığını anlatan Ergüder, "Türkiye'de bizin vakıflarımızın gerçekleştirdiklerini katılımcılara göstermek istiyoruz" dedi. Bu amaçla akşam yemeklerini özel sektör vakıflarının gerçekleştirdiği önemli eserleri tanıtıcak şekilde düzenleyeceklerini belirten Ergüder, üç gün boyunca sürecek yemek davetlerinin Sabancı Müzesi, İstanbul Modern ve Rahmi M. Koç Müzesi'nde verileceğini anlattı.

 

 

08.02.2008

 

KDV oranlarında indirim

Tarım makinalarındaki ve seyahat acentalarının, otel ve motellerin geceleme hizmeti karşılığı aldıkları komisyonlardaki katma değer vergisi oranı, yüzde 18'den 8'e düşürüldü.

Bakanlar Kurulunun, Resmi Gazete'nin bugünkü sayısında yayımlanarak yürürlüğe giren kararı ile KDV oranlarında değişikliğe gidildi.

Buna göre, turizm sektöründeki KDV oranının yüzde 8'e indirilmesinin ardından, geceleme hizmetine aracılık eden seyahat acentalarının komisyonları da yüzde 18'den 8'e çekildi.

Düzenlemeyle, otel, motel, pansiyon ve benzeri konaklama tesislerinde sunulan geceleme hizmetinde 1618 sayılı Kanun hükümlerine göre Kültür ve Turizm Bakanlığından işletme belgesi almış seyahat acenteleri tarafından müşteriye aktarılan geceleme hizmeti tutarı ve bu hizmete ilişkin aracılık bedellerine de, konaklama tesislerinde verilen geceleme hizmetlerinin ait olduğu oran uygulanacak.

Konaklama tesislerinde geceleme hizmetinden yararlanmayanlara verilen tüm hizmetler ile geceleme hizmetiyle beraber verilen ancak ayrıca belgelendirilen ya da geceleme hizmetine ait belgede ayrıca fiyatlandırılan hizmetler bu sıra kapsamında yer almayacak. Ancak, geceleme hizmeti kapsamında verilmesi ve geceleme bedeline dahil edilmesi mutat olan diğer hizmetler bu kapsamda değerlendirilmekle birlikte bu şekilde belirlenen geceleme bedeli içinde sunulan alkollü içeceklere ilişkin yüklenilen KDV, hizmeti sunanlar tarafından indirim konusu yapılamayacak.

Söz konusu düzenleme ile tarım makinalarındaki KDV oranı da yüzde 18'den yüzde 8'e düşürüldü. Bu makinalara leasing yapıldığında da yüzde 18 yerine yüzde 8 KDV uygulanacak.Bugünden geçerli olmak üzere KDV oranı yüzde 8'e indirilen ürünler şöyle:

''-Tarıma ve bahçeciliğe ait olanlar (sıvı ve toz halindeki maddeleri püskürtmeye, dağıtmaya veya pülverize etmeye mahsus mekanik cihazlar)
-Diğerleri. (Tarımda kullanılmak üzere özel olarak imal edilmiş pnömatik elevatörler ve konveyörler)
-Zirai traktörlere takılmak üzere imal edilenler (tarımda kullanılmak üzere özel olarak imal edilmiş yükleyiciler)
-Zirai traktörler için hidrolik kaldırıcılar
-Pulluklar
-Diskli tırmıklar (diskorolar)
-Diğerleri: (Tırmıklar, skarifikatörler, kültivatörler, zararlı otları ayıklayan makinalar, çapa makinaları)
-Ekim ve dikim makinaları
-Gübreleme makina ve cihazları.
-Çayır biçme makinaları (traktörlere monte edilen parmaklı biçme makinaları dahil)
-Ot hazırlama makina ve cihazları
-Ot ve saman balyalama makina ve cihazları (ot ve samanları toplayıp demet veya balya yapmaya mahsus olanlar dahil)
-Biçer döverler
-Diğer harman makina ve cihazları.
-Kök ve yumru sökme makinaları
-Kendinden hareketli olanlar (silaj makinası)
-Diğerleri (silaj makinası)
-Orak makinaları (biçerler)
-Biçer toplarlar
-Biçer bağlarlar
-Pamuk hasat makinası
-Mısır hasat makinası
-Mısır toplama ve daneleme makinaları
-Diğerleri (diğer hasat ve harman makina ve cihazları)
-Süt sağma makinaları
-Hayvan yemlerini hazırlamaya mahsus makina ve cihazlar
-Otomatik yalaklar
-Arıcılığa mahsus bal mumunu petek yapan makina ve cihazlar
-Arıcılığa mahsus diğer makina ve cihazlar
-Mekanik hayvan kırkma makinaları (elle çalışanlar hariç)
-Hayvan kırkma makinaları
-Motokültörler
-Motor gücü 18 kW'ı geçmeyenler (traktörler)
-Motor gücü 18 kW'ı geçen fakat 37 kW'ı geçmeyenler (traktörler)
-Motor gücü 37 kW'ı geçen fakat 59'u geçmeyenler (traktörler)
-Motor gücü 59 kW'ı geçen fakat 75 kW'ı geçmeyenler (traktörler)
-Motor gücü 75 kW'ı geçen fakat 90 kW'ı geçmeyenler (traktörler)
-Motor gücü 90 kW'ı geçenler (traktörler)
-Tarımda kullanılmaya mahsus kendinden yüklemeli veya boşaltmalı römork ve yarı römorklar.''

KONAKLAMA YİYECEK İÇECEK UYGULAMALARINDA SORUNLAR

Son KDV uygulamalarıyla ortaya çıkan sorunlar Ankara SMMM Odasının düzenlediği seminerde değerlendirildi. Seminere konuşmacı olarak katılan Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı Müdürleri Abdullah Kütükçü ve Kemal Oktar, yeni KDV düzenlemelerine yönelik sorunlara açıklık getirdiler. Abdullah Kütükçü, yeni KDV düzenlemelerinin yansıyacak sorunlar çerçevesinde gözden geçirilebileceği mesajı verirken, Kemal Oktar, özellikle yiyecek ve içecek ile konaklama sektöründe KDD uygulamalarına yönelik sorunlara örnekler vererek açıklık getirdi.

Ankara SMMM Odası Başkanı Ali Metin Polat, semineri açış konuşmasında, son üç ylda KDV Kanununa ilişkin 14 genel tebliğ ve 28 adet sirküler yayınlandığına dikkat çekerek, uygulamada pek çok sorunlarla karşılaşıldığını söyledi. Polat, KDV kanununda çok sayıda istisna olması ve vergi oranlarındaki farklılıklar olması ve mal ve hizmetlerin iyi tanımlanmaması nedeniyle pek çok zorluk yaşandığını belirtti.

Kayıt dışı ekonominin önlenmesinde önemli bir unsur olan hizmet alım ve satışlarına ilişkin formların, Maliye Bakanlığı tebliği doğrultusunda "KDV hariç" olarak düzenlenmesinin teknik olarak mümkün olmadığını ifade eden Polat, BA ve BS olarak adlandırılan bu formların, verilme süresinin 30 Haziran 2008 tarihine kadar uzatılması ve bildirim limitinin KDV dahil 50 bin YTL olarak belirlenmesini, bu formların aylık olarak verilmesi işlemlerinin 2009 yılı başından itibaren bilanço esasına göre defter tutan mükelleflerin satış hasılatına göre kademeli olarak aylık verilmesini önerdi.

BAZI ELEŞTİRİLERDE HAKLILIK PAYI VAR

Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı müdürlerinden Abdullah Kütükçü, yeni KDV düzenlemelerine ilişkin pek çok eleştiri geldiğini ifade ederek, bu eleştirilerin bir bölümünün haklı olduğunu söyledi. KDV'nin Türk vergi sistemi içinde önemli bir yer tuttuğunu belirten Kütükçü, "KDV'nin bütçeye etkisi açısından vazgeçilmez bir vergidir. Eleştirilerin bir bölümünde haklılık payı vardır ama, İdarenin de bu alanda fazla hareket kabiliyeti yok" dedi. Kütükçü, yeni KDV düzenlemelerinin uygulamada ortaya çıkan sıkıntılar çerçevesinde gözden geçirilebileceği mesajı da verdi.

ÇARPICI ÖRNEKLER

Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı müdürlerinden Kemal Oktar ise, yeni KDV uygulamaları ile yaşanan sorunlara verdiği çarpıcı örneklerle açıklık getirdi. Oktar, özellikle yiyecek-içecek ve konaklama tesisleri ile ilgili ortaya çıkan sorun ve eleştirilere dikkat çekerek, esprili bir dille şu örnekleri sıraladı:

"-Alkollü içki dışındaki tüm gıdalarda KDV yüzde 8 olarak uygulanacak. Alkollü içkilerde yüzde 18 olacak. Bir lokantada yemek yediniz, KDV yüzde 8 olacak. Yemeğin yanında alınan içki, faturada ayrı olarak gösterilecek. Bunun KDV'si yüzde 18 olacak. Ama lokanta yerine bir birahanede yemek yerseniz, peynir ekmek yeseniz bile fark etmez, yüzde 18 KDV ödeyeceksiniz.

-Otel, motel, pansiyon veya tatil köylerinde Konaklama hizmetlerinde KDV oranı yüzde 8, ancak bunun dışındaki hizmetlerde yüzde 18. Bu tesislerde aldığınız hizmetler "her şey dahil" olarak faturalandırılmışsa KDV yüzde 8 olacak. Konaklama yaparken, sauna, masaj, havuz bar, disco gibi hizmetlerden yararlanmış olabilirsiniz. Eğer "her şey dahil" ise KDV yüzde 8 olacak.

- Bu tesislere günü birlik gelip farklı birimlerinde hizmet alanlar yüzde 18 KDV ödeyecekler.

-Eğer otelde düğün ya da nişan yapılıyorsa, yüzde 18 KDV uygulanacak. Konuklara içkisiz yemek verilmişse KDV yüzde 8 olacak. İçkili yemek verilmişse yüzde 18. Bazı davetliler, aynı zamanda otelde konaklamışsa, bunu işletmecilerin hayaline bırakıyorum.

-Konaklama ile turizm acentelerinin komisyonları ayrı faturalandırılacak.

-Neyin binek otomobili olduğu, ÖTV kanununda belirlenmiştir. Şoförün arkasındaki bölümdeki camlar kapalıysa ve bu alanda koltuk yoksa binek otomobili sayılmıyor. Ancak, şoförün arkasındaki bölümde camlardan biri dahi açılmışsa, zemine yer döşemesi yaptırılmışsa, emniyet kemeri veya kül tablası konmuşsa, bu kapalı kasa kamyonet değil, binek otomobili sayılıyor.

-Kapalı kasa kamyonetler, ÖTV yasasına göre beş yıl içinde binek otoya dönüştürüldüyse, çok yüksek vergisi var. Biz, bu konuda açılan davalarının tümüne yakınını kazandık

 

 

09.02.2008

 

IMF Dış İlişkiler Direktörü Mesud Ahmed 2007’deki enflasyonun etkilerinin bu yıla da yansıyabileceğini bildirdi...

Mesud Ahmed, Washington'da düzenlediği basın toplantısında ABD'nin OPEC'e yönelik petrol arzını artırma çağrısının, petrolü ne kadar ucuzlatabileceğine ilişkin bir soruyu yanıtladı. Bugüne değin yüksek petrol fiyatlarının "output effect"inin (faktörlerdeki fiyat değişikliklerinin çıktıya etkisi) idare edilebilir olduğunu, petrol fiyat artışında sürdürülebilir, güçlü talep büyümesinin etkisi de bulunduğunu kaydeden Ahmed, bunun da yükselen piyasa kökenli olduğunu anlattı.

ENFLASYONUN ETKİSİ 2008'İN BİR BÖLÜMÜNDE SÜREBİLİR

IMF Dış İlişkiler Direktörü Mesud Ahmed, petrol ve gıda fiyatlarındaki büyük kabarmanın etkisini dünyada 2007 enflasyonunda gösterdiğini, petrol fiyatlarında son dönemdeki ters harekete karşın etkinin, bu yılın büyük bölümünde de varlığını sürdürebileceğini anlattı.

Mesud Ahmed, "Küresel ekonomi beklendiği üzere bu yıl yavaşlarsa o zaman, petrol talebindeki azalma gibi petrol fiyatlarının da düşeceğini umabiliriz. Gerçekten son günlerde ABD ekonomisindeki yavaşlamaya ilişkin kaygılarla, daha şimdiden petrol fiyatları, Ocak'ın ilk günlerindeki yüksek düzeyinden önemli ölçüde aşağıya inmiştir" dedi.

Petrol fiyatlarında gelecekteki değişikliklerin küresel büyüme üzerindeki etkisine ilişkin kaygıların büyük ölçüde temel ekonomik sebeplere bağlı olduğunu belirten Ahmed, "Eğer petrol fiyatları, yükselen piyasaların beklenenden daha fazla büyümesi dolayısıyla artarsa, bu artış, bir bakıma küresel ekonomi için sağlık belirtisidir" dedi.

Petrol fiyatlarında arz kaynaklı bir yükselmenin ise büyümeye karşıt etkileri artırıp ciddi endişelere yol açacağını kaydeden Mesud Ahmed, artan petrol fiyatlarının birçok ülkede geçen birkaç aydaki enflasyon artışında etkisi bulunduğunu anlattı.

Ahmed, "Son yıllarda küresel büyümenin motorları olan yükselen piyasalar ve gelişmekte olan ülkelerde, geçen yılki ortalama yüzde 7.8 büyüme rakamının bu yıl yüzde 6.9'a düşeceğini, hala sağlıklı, fakat ılımlı bir büyüme olacağını tahmin ediyoruz" dedi.

Yükselen piyasaların birçoğunu şu anda rahatsız eden sorunun, güçlü iç talep ve yüksek enerji-gıda fiyatlarından kaynaklanan enflasyon baskısı olduğunu belirten Mesud Ahmed, "Gelişmiş ekonomilerde talepte daha fazla bir zayıflama- özellikle de sıkı mali koşulları yansıtıyorsa- yükselen piyasalardaki büyüme beklentileri üzerinde olumsuz etki yapacaktır" dedi.

IMF Dış İlişkiler Direktörü Mesud Ahmed, büyümede ılımlı bir düşüşün kimi ülkelerde, bu ekonomilerdeki aşırı ısınma kaygılarını hafifleteceğini de kaydetti.

 

 

10.02.2008

 

Ekonomide hâlâ rehavet var, planlı bir şey kalmadı!

SEÇKİN ÜREY

İş dünyası temsilcileri hükümeti ekonomideki ödevleri 'boşlamakla' eleştirdi. İşadamlarına göre dünya finansal dalgadayken Türkiye krizi hafife alıyor. Üstelik atılan son adımlar da patronları tatmin etmiyor!..

Küresel resesyonun etkilerinin Türkiye'ye ulaşacağı beklentisi iş dünyasında hızla artarken, ekonomine yönetimine yönelik global piyasalarda sıkışma başlamadan önce de var olan sorunlara çözüm bulunmadığı eleştirileri artıyor. SABAH'ın sorularını yanıtlayan işadamları ve ekonomik sivil toplum örgütü temsicileri hükümetin artık tedbirleri hızlı biçimde hayata geçirmesinin istiyor. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından açıklanan Acil Eylem Planı'nın da yeterli olmadığı konusunda görüşler ağır basıyor. Zorlu Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Nazif Zorlu, "Ekonomide tam olarak bir program açıklanmadı" derken, TOBB Başkanekili Halim Mete ise "Ekonomi bürokrasisinden bir şey duymuyoruz. 260 maddelik plandan yapılanlar arasında göze çarpan bir şey yok" değerlendirmesinde bulundu. Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı Oğuz Satıcı da, mevcut şartların ekonomi yönetimine ilişkin bazı şeyleri ölçemeyi engellendiğini düşünüyor. Gaziantep Sanayi Odası Başkanı Nejat Koçer ise ekonomi yönetimin "Artık piyasalara bir arka çıkma yapması" gerektiğini belirtirken Anadolu Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Tuncay Özilhan da ekonominin yönetiminden daha aktif olmasını beklediklerinin altını çiziyor.

 

 

 

 

İMKB kayıpta lider oldu YTL % 2.5 değer kaybetti

EKONOMİ

İMKB en çok değer kaybeden borsa unvanını yine kaptırmadı. Geçen hafta borsa yüzde 5.6 değer yitirirken, ABD'de Dow Jones 5 yılın en büyük haftalık kaybını yaşadı..

ABD ekonomisindeki durgunluğun global ekonomide yavaşlamaya neden olacağı endişeleri ile uluslararası piyasalarda sular durulmuyor. Dünya borsaları hafta başında ABD'de durgunluğun derinleştiğini gösteren ocak ayı hizmet sektörü verilerinin yüzde 41.9'a gerilediği haberleri ile çakılırken, durgunluğun Avrupa'ya sıçraması kaygıları da borsaların değer kaybetmesinde önemli rol oynadı.

SİYASİ GERİLİM DE ETKİLEDİ
ABD Merkez Bankası'nın son yaptığı faiz indiriminin ardından ilk işlem haftasında ABD borsaları 2003 Mart'tan bu yana en büyük haftalık düşüşü gerçekleştirdi. Dow Jones Endeksi geçen hafta yüzde 4.4 geriledi ve bu yılki kaybı yüzde 8.2'ye yükseldi. ABD borsalarındaki düşüşe paralel Avrupa borsaları da haftayı ortalama yüzde 4'lük kayıpla kapattı. Yatırımcıların risk iştahının törpülenmesi ile gelişmekte olan ülke piyasalarından çıkışlar yaşanırken, geçtiğimiz hafta yine en çok değer kaybeden borsa İMKB oldu. İç siyasi meselelerden de etkilenen İMKB-100 Endeksi haftayı yüzde 5.61'lik düşüşle kapatırken, 2008 yılında en çok gerileyen borsa unvanını yine kaptırmadı. Borsa yeni yıla girdikten sonra yüzde 24.5 değer kaybetti.

 

 

11.02.2008

 

 

AB iş kapısı oldu

Türkiye'nin AB'ye adaylık süreci devam ederken, kamu kurumlarının yanı sıra pek çok sivil toplum ve meslek örgütü de bünyesinde AB birimleri oluşturuyor.

Avrupa Komisyonu Türkiye Delegasyonunun yürüttüğü İletişim ve Bilgilendirme Destek Programı çerçevesinde kurulmuş olan İstanbul'daki AB Bilgi Merkezinden edinilen bilgiye göre, büyük holdinglerden bakanlıklara, belediyelere, meslek örgütlerine kadar çok farklı yelpazedeki kurumların, AB ile ilgili çalışmalar yürütmek üzere birimleri bulunuyor.

AB Bilgi Merkezine göre AB'nin istihdam alanında verdiği destek, İŞKUR projesi gibi somut istihdam yaratma projelerinde de ortaya çıkıyor.Bu çerçevede, geçtiğimiz yıllarda gerçekleştirilen İŞKUR projesinin devamı olarak 15 Ocak 2008 tarihinde, 16 milyon avrosu hibe planına tahsis edilmek üzere toplam 20 milyon avro bütçeye sahip ''Aktif İstihdam Tedbirleri Hibe Programı'' da başlatıldı.

Ayrıca Avrupa Komisyonunun aday ülkelere yönelik yeni mali yardım aracı olan Katılım Öncesi Mali Yardım Aracının İnsan Kaynaklarının Geliştirilmesi bileşeni kapsamında da, 2007-2009 yılları arasında kullandırılmak üzere 186 milyon avro ayrılmış bulunuyor.AB Bilgi Merkezine göre, Türkiye-AB müzakerelerinin devam ediyor olması, devlet kurumlarının, sektörel örgütlerin ve şirketlerin AB müktesebatını inceleme ve uygulama amaçlı yetişmiş uzmanlara duyacağı ihtiyacın da devam edeceği anlamına geliyor.

Ayrıca, AB mali yardımlarının yıldan yıla artacak olması, doğal olarak farklı sektörlerde daha çok ortak projelerin uygulanması ve daha fazla
kişinin bu projelerde çalışacak olmasına imkan sağlayacak.Piyasada AB çalışmalarına yönelik kalifiye eleman yetiştirme amacıyla hizmet veren Avrupa Komisyonu Destekli Jean Monnet Burs Programı bulunuyor.Kamu ve özel sektör çalışanları ile son sınıf ve lisansüstü öğrencileri, bu programa başvurup AB ülkelerinde müzakere başlıklarına ilişkin konularda lisansüstü eğitim alabiliyorlar.

''SÜREÇ, AB'Yİ TANIYAN ELEMAN İHTİYACI DOĞURUYOR''

Kamu kurumları, yarı kamu kurumları, meslek örgütleri, birlikleri ve sivil toplum kuruluşları, bu süreçte, AB konusunda yetişmiş personel
istihdam etmenin yanı sıra üniversitelerin AB enstitüleriyle işbirliğine giderek, kendi personellerine bu alanda eğitim aldırmayı da tercih
edebiliyor.

İstanbul Bilgi Üniversitesi AB Enstitüsü Müdürü Doç. Dr. Ayhan Kaya, AB Enstitüsünün bir üniversite bünyesinde kurulduğu için her şeyden önce
bir araştırma ve eğitim kurumu olduğuna dikkati çekerek ''AB konusunda da amacımız kamuoyunu bilgilendirmek, tartışma platformu sağlamak ve
eğitim vermektir. Kurumlar, AB lisans ve yüksek lisans programlarımızda yetişmiş öğrencilerimizi istihdam edebilir ya da halihazırda
kadrolarında bulunan elemanların bu bölümlerde eğitim almalarını sağlayarak, AB konusunda yetişmiş uzman ihtiyaçlarını
karşılayabilirler'' dedi.

Kaya, akademik programların yanı sıra enstitünün, her türlü meslek grubundan katılımcıya açık bir AB sertifika programı sunduğunu; talep ve ihtiyaca göre farklı kurumlar için özel eğitim programları düzenlediğini söyledi.Türkiye'nin AB'ye adaylık sürecinde, hem kamu hem de özel sektörde AB müktesebatını, AB ve kurumlarını tanıyan ve AB açılımından faydalanarak ortaya yeni projeler koyabilecek eleman ihtiyacı doğduğunu belirten Kaya, kurumların da kendi kuruluş amaçlarına göre bünyelerinde bir AB çalışma bölümü oluşturduklarını ya da var olan bölümlerinde AB hakkında bilgi sahibi eleman istihdam etme yolunu seçtiklerini söyledi.

Kurumların kimlikleri ile ilgili olarak AB ile ilişkilerinin de farklılaştığına dikkati çeken Kaya, şöyle dedi:''Bazı kurumlar kırsal kalkınma için AB'ye proje sunarken, bazı kurumlar teknoloji ve yenilik üretmeye çalışıyorlar. AB 6. ve 7. Çerçeve Hibe Programları çerçevesinde birçok sanayi ve kamu kuruluşu, üniversitelerle ortaklaşa ya da kendi kurdukları ortaklıklar çerçevesinde AB fonlarından faydalanıyorlar. Bu projeleri hazırlama, başvurma ve yürütme süreçlerinde AB hibe programları konusunda uzmanlaşmış kişilerle çalışıyorlar. STK ve üniversiteler de AB tarafından desteklenen projeler hazırlıyor ve AB projeleri hakkında uzmanlaşmış ekiplerle çalışıyorlar.Biz, ülkemizde, AB'nin yeni bir istihdam alanı yarattığını ve bu alanın da genişlemesi gerektiğini düşünüyoruz.''

Marmara Üniversitesi Avrupa Birliği Enstitüsü Avrupa Birliği Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Yıldıray Sak da, enstitülerinde hukuk, uluslararası ilişkiler ve iktisat ana bilim dallarında master ve doktora programları bulunduğunu aktardı.Enstitüden mezun ettikleri öğrencileri, eğilimlerine göre kamu kurumlarına veya özel sektöre yönlendirdiklerini ifade eden Sak, AB Genel Sekreterliği, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB), İstanbul Ticaret Odası (İTO), Edirne Ticaret Odasında, EPDK, Tarım Bakanlığı, bakanlık ve kuruluşların AB daire başkanlıkları, genel müdürlükleri ve birimlerinde öğrencilerinin bulunduğunu anlattı.

Kurumların AB konusunda gerek kendi elemanlarının eğitiminde gerek AB ile ilgili işlerde kendilerinden destek istediğini ve AB'nin yeni
istihdam alanı yarattığının söylenebileceğinin dile getiren Sak, şöyle konuştu:''Ama bizim enstitümüz için şöyle bir şey denemez. Bunu demek doğru değil, buralara uzman yetiştirmiyoruz biz. Bu insanlar tek başına gidip avukatlık da yapıyorlar, bürolarını kuruyorlar, avukatlık şirketlerine gidiyorlar, yurt dışına çıkıyorlar, akademisyen oluyorlar, bankalarda uzman oluyorlar AB ile ilgili. Ama bir bölümü de kamu kuruluşları ya da yarı kamu kuruluşları dediğimiz barolar, Borsalar Birliği, Barolar Birliği, buralarda istihdam ediliyorlar. Bu bir istihdam kapısı bir anlamda.''

İSO

İstanbul Sanayi Odasında (İSO) AB ile ilgili çalışmalar, Avrupa Birliği ve Dış Ekonomik İlişkiler Şubesi tarafından yürütülüyor.İSO Yönetim Kurulu Başkanı Tanıl Küçük, 2001 yılında kurulan şubenin, daha önce Gümrük Birliği sürecine yönelik olarak yürütülen çalışmaların yeniden düzenlenmesiyle oluşturulduğunu belirtti.

Şubede KOBİ'lerin bilgilendirilmesi, AB pazarına girişte yaşadıkları sorunlara çözüm üretilmesi gibi faaliyetlerin yürütüldüğünü aktaran Küçük, 2008-2013 yılları arasında faaliyet gösterecek olan Entreprise Europe Network çerçevesinde, şubenin, bundan böyle AB mevzuatı, iş ortaklıkları ve dış ticaretin yanı sıra teknoloji transferi, yenilikçilik ve araştırma kapasitesinin artırılması ile firmaların 7. Çerçeve Programının olanaklarından yararlanması yönünde de etkinlik göstereceğini kaydetti.
Küçük, şu anda 6 kişinin istihdam edildiği birimdeki çalışanlarda lisans veya lisansüstü eğitimlerini AB, uluslararası ilişkiler, işletme veya
ekonomi gibi bölümlerde tamamlamış olmaları, yabancı dil bilmeleri, dış ticaret ve sektörel konularda bilgi sahibi olmaları gibi kriterlerin göz
önünde bulundurulduğunu kaydetti.

TÜSİAD'IN AB ÖRGÜTLENMESİ

Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneğinden (TÜSİAD) edinilen bilgiye göre, 1990'lı yıllardan itibaren TÜSİAD Yönetim Kurulu üyelerinin başkanlıklarını yürüttüğü çalışma komisyonları ve Genel Sekreterliğinin bölümler temelinde örgütlenmesinde, 1987'den bu yana üyesi bulunulan Avrupa İş Dünyası Konfederasyonu BUSINESSEUROPE'un (eski adıyla UNICE) örgütlenme yapısı yol gösterici oldu.

TÜSİAD'ın iç örgütlenmesi, Türkiye'nin AB adaylığının teyit edildiği 1999 yılından itibaren de AB ile müzakere başlıklarını içerecek şekilde
yeniden gözden geçirilerek, yaklaşık tüm başlıklara yönelik çalışma grupları oluşturuldu.Bugün her yönetim kurulu üyesinin başkanlığını yürüttüğü 9 tematik komisyon ve teknik bazdaki uzmanların katılımıyla faaliyet gösteren 30'u aşkın çalışma grubu bulunuyor.

Ayrıca, Ankara ve Brüksel temsilcilikleri ile Paris ve Berlin bürolarının faaliyetleri de bu süreç dahilinde değerlendirilirken, tüm
temsilcilik, komisyon ve çalışma gruplarının AB'ye uyum alanındaki faaliyetleri de AB ve İç Pazara Uyum Komitesi adlı bir koordinasyon
komitesi tarafından yönlendiriliyor.

 

 

 

12.02.2008

 

 

TÜPRAŞ'tan tek seferde rekor ihracat

Türkiye Petrol Rafinerileri AŞ (TÜPRAŞ) İzmir Rafinerisi İskelesinden, 58.6 milyon dolar değerinde 135 bin ton fuel oilin Singapur'a gönderilmek üzere Malta'ya ihraç edildiği, bunun TÜPRAŞ'ın bugüne kadar tek yüklemede gerçekleştirdiği en yüksek ihracat miktarı olduğu bildirildi.

TÜPRAŞ'tan yapılan yazılı açıklamada, TÜPRAŞ Rafinerilerinde verimliliğin artırılması, üretimin güvenli biçimde sürekliliğinin sağlanması, ürün ve üretim kayıplarının en aza indirilmesi için planlanan yeni iş hedefleri doğrultusunda çalışmaların sürdüğü belirtildi.

Türkiye'de sanayi ve ısınmada kullanılan fuel oil miktarının, doğal gazın yaygınlaşması sonucunda hızla azalmasına paralel olarak, TÜPRAŞ'ın ihraç ettiği fuel oil miktarında da yıldan yıla artış olduğu ifade edilen açıklamada, şöyle denildi:

''2006 yılında 2.1 milyon ton olan fuel oil ihracatı, 2007 yılında yurt içi tüketimdeki düşüş nedeniyle 2.7 milyon tona yükseldi. Bu çerçevede fuel oil operasyonlarında verimlilik ile lojistik olanakların artırılması sonucunda, İzmir Rafinerisi İskelesinden 58.6 milyon dolar değerinde 135 bin ton fuel oil, geçtiğimiz günlerde Singapur'a gönderilmek üzere Malta'ya ihraç edildi. Marshall Island bayraklı 'Noiseless' tankerine yüklenen kargo, TÜPRAŞ'ın bu güne kadar tek yüklemede gerçekleştirdiği en yüksek ihracat miktarı.''

NAKLİYE EKONOMİSİNDE İYİLEŞME SAĞLANDI

Açıklamada, 274 metre boyunda ve 48 metre enindeki 'Noiseless' tankerinin yüklü halde 16 metre derinliğe sahip olduğu vurgulanarak, şunlar kaydedildi:

''Çoğunlukla ham petrol ticaretinde kullanılan bu boyuttaki tankerlerin TÜPRAŞ tarafından fuel oil yüklemelerinde de kullanılmasıyla nakliye ekonomisindeki iyileşme sonucunda daha yüksek ihracat primleri elde edilmesinin yanı sıra rafinerinin iskele zamanının kullanımında da verimlilik sağlandı.''

 

 

 

13.02.2008

 

 

IMF Sosyal Güvenlik reformunu bekliyor

IMF ile 7. Gözden Geçirme'nin planlandığı gibi bu ay tamamlanması zora girdi. Sosyal güvenlik reformunun TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'ndan geçmesini bekleyen Niyet Mektubu IMF'ye gönderilemezken, Komisyonun gündemine reformu almaması nedeniyle gözden geçirmenin onaylanmasının Mart ayına sarkması olasılığı belirdi. Bunun üzerine alarma geçirilen Plan ve Bütçe Komisyonu tasarıyı yarın görüşmeye başlayacak.

Niyet Mektubu'nun Şubat ayında IMF İcra Direktörleri Kurulu'ndan onay alması planı, sosyal güvenlik nedeniyle sekteye uğradı. Şubat ayının yarılanmasına rağmen, sosyal güvenlik konusunda adım atılamadığı için Hazine mektubu gönderemedi. IMF İcra Direktörleri Kurulu'nun nihai onayı vermesi öncesinde IMF kanadının mektup üzerinde çalışması gerektiği için Şubat ayında 7. Gözden Geçirme'nin tamamlanması zora girdi.

IMF heyeti, 21 Aralık'ta Türkiye'den ayrılırken, reformun Ocak başında yasalaştırılacağı öngörüsünde bulunulmuştu. Geçen sürede ise ancak TBMM'nin ilgili alt komisyonundaki görüşmeler tamamlanabildi. TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu, tasarıyı görüşmeyi bir türlü gündemine almadı. Gelinen noktada Gözden Geçirme'nin tamamlanması sıkıntısı doğunca, haftalık programında sosyal güvenlik reformuna yer vermeyen Plan ve Bütçe Komisyonu, son anda tasarıyı gündemine aldı.

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı Sait Açba, ANKA'ya yaptığı açıklamada, Komisyonu yarın (14 Şubat Perşembe) sosyal güvenlik reformunu görüşmek üzere toplantıya çağırdığını söyledi.

OLMAZSA OLMAZ KOŞUL

IMF, 7. Gözden Geçirme'nin onaylanması için yasanın çıkarılmasını şart koşuyor. Hazine, yasanın çıkarılmasına dair adım atılması durumunda IMF'yi ikna etmeyi tasarlarken, tasarı görüşmelerinde hiç ilerleme sağlanmaması sıkıntı yarattı.

IMF'nin sosyal güvenlik reformu konusundaki ısrarı nedeniyle 19. Stand-by'ın ilk gözden geçirmeleri birleştirilmek zorunda kalınmıştı. Gelinen noktada Türkiye, 7. Gözden Geçirme'nin ardından kalan iki gözden geçirmeyi birleştirmeyi tasarlıyordu. Ancak sosyal güvenlik sorunu, Mayıs 2008 olarak görünen 19. Stand-by'ın tamamlanmasını da geciktirecek bir faktör olarak ortaya çıktı.

 

 

 

14.02.2008

 

Merkez Bankası'ndan faiz indirimi

Merkez Bankası Para Politikası Kurulu, faiz oranlarını çeyrek puan düşürdü.

Buna göre, gecelik faiz oranı yüzde 15,50'den yüzde 15,25'e, borç verme faiz oranı da yüzde 19,50'den 19,25'e çekildi.

Para Politikası Kurulunun bugünkü toplantısına ilişkin yapılan açıklamaya göre, toplantıya, Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz ile üyeler Erdem Başçı, Burhan Göklemez, M. İbrahim Turhan ve Mehmet Yörükoğlu katıldı.

Toplantıda, Merkez Bankası bünyesindeki Bankalararası Para Piyasası ve İstanbul Menkul Kıymetler Borsası Repo-Ters Repo Pazarı'nda uygulanmakta olan kısa vadeli faiz oranlarının düşürülmesine karar verildi.

Yeni faiz oranları şöyle belirlendi: ''Gecelik faiz oranları: Merkez Bankası borçlanma faiz oranı yüzde 15,50'den 15,25'e, borç verme faiz oranı yüzde 19,50'den yüzde 19,25'e indi. Geç Likidite Penceresi Faiz Oranları: Geç Likidite Penceresi uygulaması çerçevesinde, Bankalararası Para Piyasası'nda saat 16.00-17.00 arası gecelik vadede uygulanan Merkez Bankası borçlanma faiz oranı yüzde 11,50'den 11,25'e, borç verme faiz oranı yüzde 22,50'den yüzde 22,25'e çekildi. Açık piyasa işlemleri çerçevesinde piyasa yapıcısı bankalara repo işlemleri yoluyla gecelik ve bir haftalık vadelerde tanınan borçlanma imkanı faiz oranı yüzde 18,50'den yüzde 18,25'e düşürüldü.''

Merkez Bankası Para Politikası Kurulu 17 Ocak'ta yaptığı toplantıda çeyrek puan indirime gitmiş ve gecelik borçlanma faiz oranını yüzde 15,50'ye düşürmüştü.

''KÜRESEL KREDİ PİYASALARINDAKİ SORUNLAR, İÇ TALEBİ SINIRLADI''

Açıklamada, son dönemde açıklanan verilerin ekonomideki ılımlı büyümenin devam ettiğini gösterdiği belirtilirken, küresel kredi piyasalarındaki sorunların yansımalarının iç talebi sınırladığı ifade edildi.

Ayrıca, dünya ekonomisinde beklenen yavaşlamanın orta vadede dış talebin büyümeye katkısının azalabileceğine işaret ettiği belirtilen açıklamada, şunlar kaydedildi: ''Sonuç olarak, önümüzdeki dönemde toplam talep koşullarının enflasyondaki düşüş eğilimine destek vermeyi sürdüreceği tahmin edilmektedir. Bu çerçevede, gıda ve enerji fiyatları bir risk unsuru oluştursa da enflasyonun orta vadede düşmeye devam etmesi beklenmektedir. Kurul, Merkez Bankası'nın öncelikli amacının fiyat istikrarı olduğunu vurgulamış, son dönemdeki indirimlere rağmen kısa vadeli faizlerin mevcut seviyesinin enflasyondaki düşüşü desteklediğinin altını çizmiştir. İşlenmemiş gıda fiyatlarından kaynaklanabilecek dalgalanmalar enflasyonu geçici olarak etkileyebilecekse de gıda ve enerji kalemleri dışlanarak hesaplanan enflasyon yüzde 4 seviyesine yaklaşmaktadır.''

FAİZ İNDİRİMLERİNİN ETKİLERİ YAKINDAN İZLENECEK

Bununla birlikte küresel ekonomide süregelen belirsizliklerin ve fiyatlama davranışlarına ilişkin risklerin, para politikası kararlarının verilere duyarlılığını artırdığının vurgulanması gerektiği ifade edilen açıklamada, önümüzdeki dönemde, Eylül ayından itibaren yapılan faiz indirimlerinin etkilerinin yakından izleneceği, gıda ve enerji fiyatlarındaki artışlar ile gelirler politikasındaki gelişmelerin iş gücü piyasasına ve genel fiyatlama davranışlarına yansımaları gözlenmeye devam edileceği bildirildi.

Bundan sonraki olası faiz indiriminin zamanlaması küresel piyasalardaki gelişmelere, dış talebe, maliye politikası uygulamalarına ve orta vadeli enflasyon görünümünü etkileyen diğer unsurlara bağlı olarak belirleneceğine dikkat çekilen açıklamada, enflasyon görünümüne ilişkin açıklanacak her türlü yeni veri ve haberin, Kurulun geleceğe yönelik duruşunu gözden geçirmesine neden olacağı vurgulandı.

Para Politikası Kurulu, toplantı özetinin ise 8 iş günü içinde yayımlanacağını bildirdi

 

15.02.2008

Küresel dalga iç talebi etkiledi, Merkez faizi çeyrek puan indirdi

Merkez Bankası Para Politikası Kurulu (PPK), gecelik borçlanma ve borç verme faiz oranlarını 0.25 puan indirdi. Çeyrek puanlık indirimin ardından borçlanma faizi yüzde 15.50'den 15.25'e, borç verme faiz oranı ise yüzde 19.50'den yüzde 19.25'e geriledi. PPK açıklamasında ekonomideki ılımlı büyümenin sürdüğüne işaret edilerek, "Küresel kredi piyasalarındaki sorunların yansımaları iç talebi sınırlamakta. Ayrıca, dünya ekonomisinde beklenen yavaşlama orta vadede dış talebin büyümeye katkısının azalabileceğine işaret etmekte. Sonuç olarak, önümüzdeki dönemde toplam talep koşullarının enflasyondaki düşüş eğilimine destek vermeyi sürdüreceği tahmin edilmekte. Bu çerçevede, gıda ve enerji fiyatları risk olsa da enflasyonun orta vadede düşmeye sürmesi beklenmekte" denildi.

GIDAYA DİKKAT
Açıklamada, son dönemdeki indirimlere rağmen kısa vadeli faizlerin mevcut seviyesinin enflasyondaki düşüşü desteklediğinin altı çizildi ve şu değerlendirme yapıldı: "İşlenmemiş gıda fiyatlarından kaynaklanabilecek dalgalanmalar enflasyonu geçici olarak etkileyebilecekse de gıda ve enerji kalemleri dışlanarak hesaplanan enflasyon yüzde 4 seviyesine yaklaşıyor. Bununla birlikte küresel ekonomide süren belirsizliklerin ve fiyatlama davranışlarına ilişkin risklerin, para politikası kararlarının verilere duyarlılığını artırdığı vurgulanmalı." Açıklamada önümüzdeki dönemde, eylülden itibaren yapılan faiz indirimlerinin etkilerinin yakından izleneceği bildirilerek, "Gıda ve enerji fiyatlarındaki artışlar ile gelirler politikasındaki gelişmelerin iş gücü piyasasına ve genel fiyatlama davranışlarına yansımaları gözlenmeye devam edilecektir" denildi.

 

 

 

Sıcak para kaçtı, cari açık 38 milyar dolarla rekor kırdı

Tarık YILMAZ / EKONOMİ

Cari açık 2007'yi 38 milyar dolarla rekor seviyeden tamamladı. Açığı doğrudan yatırım ve krediler finanse ederken son 5 ayda 7.8 milyar dolarlık sıcak para çıkışı yaşandı..

Küresel dalgalanmadan kaynaklanan kısa vadeli para çıkışının sürdüğü Türkiye ekonomisi 2007 yılını 38 milyar dolarlık rekor cari açıkla tamamladı. AK Parti döneminin başladığı Kasım 2002'den bu yana verilen cari açık ise 117 milyar doları aştı. Geçen yıl Türkiye'ye sıcak para, doğrudan yatırım ve krediler yoluyla giren para ise 50.4 milyar dolar oldu. Merkez Bankası 2007 yılı ödemeler dengesi verilerini açıkladı. Verilere göre 2007'de cari açık 38 milyar dolarla tarihinin en yüksek yıllık rakamına ulaştı. Dış ticaret açığı 47.5 milyar dolar olurken turizm gelirlerinin sürüklediği hizmetler dengesi 14 milyar dolara ulaştı. Yatırımcıların yurtdışına yaptığı kâr ve gelir transferleri ise geçen yıl 6.8 milyar dolara tırmandı.

33 MİLYAR DOLAR KREDİ
Geçen yılın tamamında Türkiye ekonomisine krediler, portföy yatırımları ve doğrudan yatırımlar aracılığıyla 50 milyar dolarlık sermaye girişi oldu. Bu girişin en önemli kalemi ise kredilerdi. 2007'de Türk şirketlerine verilen krediler toplamı 33 milyar dolara yaklaşırken giren net para 26 milyar dolar olarak kayıtlara geçti. Türkiye'nin 1 yıl boyunca çektiği doğrudan yatırım ise 19.8 milyar dolara ulaştı. En ilginç gelişme ise sıcak para olarak adlandırılan portföy yatırımlarında yaşandı. Verilere göre geçen yılın tamamında giren sıcak para sadece 717 milyon dolar. 23 Temmuz 2007'den bu yana küresel piyasalarda yaşanan dalgalanma, özellikle yabancı yatırımcıların portföylerini boşaltmalarına neden oldu. Aralıkta artıya dönmesine karşın Ağustos-Aralık 2007 arasındaki 5 aylık dönemde Türkiye'den sıcak para çıkışı 7.8 milyar dolar oldu. Bono-tahvilden çıkışlar 2 milyar doları aştı. 2007 yılında 8 milyar doların üzerinde rezerv biriktirildi.

 

 

 

16.02.2008

 

 

 

Borsalarla ortaklık Atina ve Kahire ile başlayacak

İMKB Başkanı Erkan "Atina, Kahire ve İstanbul borsalarında işlem gören borsa yatırım fonları oluşturulması için çalışma başlattık" dedi..

İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB) Başkanı Hüseyin Erkan, Atina, Kahire ve İstanbul borsasında işlem gören hisse senetlerinden bir kısmını içine alacak ve her üç ülkenin borsasında da işlem görecek borsa yatırım fonlarının oluşturulması konusunda bir çalışma başlattıklarını bildirdi. SPK ile TSPAKB işbirliğince düzenlenen konferansın açılışında konuşan Erkan, uluslararası finansal piyasalarda özellikle son dönemde tüm dünyayı etkisi altına alan yoğun gelişmeler yaşandığını, borsa olarak bu gelişmeler çerçevesinde kendilerine uygun ve Türk sermaye piyasasının gelecekte stratejik rekabet gücünü arttıracak bir yapılanma için gerekli çalışmaları başlatmış bulunduklarını söyledi. İMKB'nin kendi cephesinden bu süreci dikkatle takip ettiğini belirten Erkan, Atina ve Kahire Borsası temsilcileri ile yaptığı görüşmeler neticesinde İMKB'nin de içinde bulunacağı bu üç borsada işlem gören hisse senetlerinden bir kısmını içine alacak ve her üç ülkenin borsasında da işlem görecek borsa yatırım fonlarının oluşturulması konusunda bir çalışma başlattıklarını duyurdu. Benzer şekilde İMKB'de, Dubai ve diğer Körfez ülkelerinde de işlem görmesi hedeflenen borsa yatırım fonları oluşturulmasının planlandığını kaydeden Erkan, İSEDAK ve başkanlığını İMKB'nin yürüttüğü FEAS bünyesinde ortak endeksler oluşturulması ve borsa yatırım fonları oluşturulması yönünde çalışmaların devam ettiğini söyledi.

 

 

Global dalga bize fiyat rekabetinde avantaj sağladı

Cüneyt Toros

BC Partners'a Migros'ta kredi finansmanını sağlayan 3 Türk bankasından biri olan Garanti Bankası'nın Genel Müdürü Ergun Özen, "Dalgalanma maliyet avantajı getirdi" dedi..

İngiliz BC Partners'ın Migros satın almasının perde arkasında 3 Türk bankası önemli rol oynadı. Garanti Bankası, İş Bankası ve Vakıfbank'ın BC Partners'e YTL cinsi kredi açması İngilizleri Migros'ta bir adım öne taşıdı ve Blackstone ile rekabet eden BC Partners ipi göğüsledi. 1.9 milyar YTL'lik satın almanın yarısını fonlan üç Türk bankasından biri olan Garanti Bankası'nın Genel Müdürü Ergun Özen, İngilizlerin neden Türk bankalarından kredi almayı tercih ettiğini SABAH'a açıkladı.Özen, finansmanı Türklerin yapmasındaki en önemli etkenin global dalgalanma ortamında kredi maliyetindeki fiyat avantajı olduğunu söyledi.

"BİZ ÇOK HIZLI DAVRANDIK"
Özen şu yorumu yaptı "Türk bankaları olarak biraz hızlı davrandık. Sonuçta satın alınması için finansmanını sağladığımız şirket Migros... Bir Türk şirketi. Biz Migros'u tanıyoruz. Bülend Özaydınlı'nın devrede olması da önemliydi. Ancak şunu söyleyebilirim. Biz Türk bankaları diğer alanlarda sıkı rekabet etmemize rağmen bu tip kredi finansmanında bu çok güzel ortak hareket edebiliyoruz. Burada da İş Bankası, Vakıfbank ve biz çok hızlı davranıp alıcıların önüne çok güzel bir finasmanı paketi koyduk. Bu fonlamada, yurtdışındaki olumsuz hava bize fiyat rekabetinde avantaj sağladı. Bunun yaranını gördük diyebiliriz."

 

 

17.02.2008

 

'Dalgaya rağmen yere sağlam basıp, kârımızı % 30 artırırız'

Uluslararası piyasalarda dalgalanmaya neden olan bankacılık krizi Türk bankacılık sektörünü etkilemedi. Dünyanın en büyük bankaları onlarca milyar dolarlık zarar yazarken, Türk bankaları rekor kâr rakamları ile dikkat çekiyor. Garanti Bankası 2007 yılında net kârını yüzde 108 oranında artırarak 2.4 milyar YTL'ye yükselttiğini bildirdi. Garanti Bankası Genel Müdürü Ergun Özen, 2008 yılında da büyümeye devam edeceklerini belirterek, "İhtiyatlı iyimserliğe bürünmek lazım. Gerçek bankacılık kredi vererek olur. 2007'de bunu başardık. 52 milyar YTL'lik kredi portföyü ile Türkiye'nin en çok kredi veren bankası olduk. Bu yıl da YTL cinsi kredilerde yüzde 30, döviz cinsi kredilerde yüzde 40'lık bir büyüme hedefliyoruz. 2008 yılında bankanın net kârının da yüzde 30-35 oranında artmasını bekliyoruz. Hedeflerin arkasındayız" dedi.

'ÇALKANTI 6 AY DAHA SÜRER'
Garanti Bankası'nın 2007 bilançosu ve 2008 yılı hedeflerinin paylaşıldığı basın toplantısında konuşan Özen, uluslararası finans piyasalarındaki çalkantının en az iki çeyrek daha devam edeceğini öngörerek, iş planlarını oluştururken yere sağlam bastıklarını ve global çalkantıyı da hesapladıklarını belirtti. Özen, Türkiye'nin dışarıdaki krize rağmen bankacılık alanında ciddi bir potansiyeli olduğunu ifade ederek, "Yurtdışında bankacılık krizi ve kredi problemleri ciddi şekilde devam ediyor. Esas problem şeffaflık. Bankaların ciddi şekilde sermaye ihtiyaçları var. Ancak ne kadar sermayeye ihtiyaçları olduğunu bilemiyorlar. Yapılandırılmış ürünlerin ikincil piyasalarında oluşan fiyatlar sağlıklı değil ve oynaklık yüksek" diye konuştu.

 

 

1.2 milyon Türk formunu fitness kulübünde koruyor

Uluslararası Sağlık ve Spor Kulüpleri Birliği'nin verilerine göre Türkiye nüfusunun % 1.72'si fitness kulüplerine üye. Formda kalma liginde lider % 16 ile Hollanda..

Türkler spor salonlarında formda kalma alışkanlığında Avrupalıların oldukça gerisinde kaldı. Yapılan araştırmalara göre Türkiye'de nüfusun sadece yüzde 1.72'lik kesiminin fitness salonlarına gittiği tespit edildi. Bu rakam nüfusa oranlandığında 70 milyonluk Türkiye'de 1.2 milyon kişinin spor salonları ile tanıştığı ortaya çıktı. Uluslararası Sağlık ve Spor Kulüpleri Birliği'nin (IHRSA) Avrupa Pazarı Raporu'na göre Hollanda da nüfusun fitness kulüplerine üye olma oranı yüzde 16'yı aşarken Türkiye'de bu oranın yüzde 1.7 olduğu belirlendi. Aynı oran Yunanistan'da yüzde 6.9, İngiltere'de yüzde 11, Fransa'da yüzde 5.7 Türkiye'den daha düşük oranlar ise Slovakya, Slovenya, Polonya ve Litvanya'da bulunuyor.

ŞİRKETLER KURDURUYOR
Türkiye'de şirketlerin, fitness kulüplerinin kullandığı markalardan biri Life Fitness. Marka 1989 yılından beri Türkiye mümessili ve genel distribütörü EKS Dış Tic. Beş yıldızlı otellere, tatil köylerine, askeri kuruluşlara ve birçok spor merkezine cihaz satışı gerçekleştiriyor. Bu marka cihazları satın alarak kendi içinde spor merkezi oluşturan birçok büyük kuruluş var. EKS Dış Tic. bu kuruluşlara projelendirme aşamasında da destek veriyor. Şirket, Türkiye'de ilk olarak 1993 yılında Arçelik A.Ş.'ye, ikinci olarak Borusan Oto'ya ve son olarak da Tüpraş'a bu cihazlarla bir spor merkezi kurdu. İlk cihazı ise Ayhan Şahenk'e sattı. EKS Dış Tic.'in sahibi Kemal Özdeş, "1989 yılından beri Türkiye'deki tek yetkiliyiz. İlk zamanlar yatay, dikey bisiklet ve step cihazları satıyorduk. Bu işe ilk başladığımızda sadece altı adet satabilmiştik. 2007 yılında ise üç binin üzerinde kardiyo cihazı satmışızdır. EKS'nin 2007 cirosu 6.7 milyon dolar. Türkiye'nin zirvesindeyiz" diyor

 

18.02.2008

 

"İslami mortgage" geliyor

Kuveyt Ulusal Bankası (NBK), Türkiye'de gayri menkul alırken İslami usullere göre fon kullanmak isteyenler için, İslami prensiplere göre işleyecek ilk gayri menkul fonunu kurdu.

İlk olarak Türkiye'de kullanıma açılan fondaki minimum yatırımın 250 bin dolar olacağı duyuruldu.

ABD çıkışlı bir kriz dalgasının bütün dünyayı etkileyebileceği senaryoları kurulmaya devam ederken, Türkiye petrol zengini Körfez ülkelerinin ilgi odağı olmaya devam ediyor. Petrol fiyatlarının yükselmesi ile büyük sermaye birikimine sahip olan körfez ülkeleri, özellikle gayri menkul yatırımı konusunda Türkiye'ye yönelmiş durumda. Toskana Vadisi Evleri ile Türkiye'ye giren Dubai merkezli Emaar Properties'in İstanbul'da 400 milyon dolarlık arsa alımının ardından gayri menkule bir yatırımda Kuveyt'ten geldi.

NBK, Türkiye'de İslami usullere göre gayri menkul alımı yapmak isteyen yatırımcılar için yeni bir fon oluşturdu. İlk olarak Türkiye'de kurulan fonun daha küçük ölçekleri, Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerine de uygulanacak. Fonun bir diğer özelliği ise bütün dünyada Euro karşısında değer kaybeden ABD doları üzerinden sağlanacak olması.

Konuyla ilgili basın açıklaması yapan NBK Capital'in Genel Müdürü Salah Yousef El Fulaij, Fon'un, katma değer içeren ve geliştirilebilir gayri menkullerin İslami prensiplere uygun olarak çeşitlendirilmiş portföyler şeklinde NBK müşterilerine sunulması için hazırlandığını belirtti. El Fulaij, Fon'un ilk olarak Türkiye'de başlatıldığını ve daha düşük kapsamda Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinde hayata geçirileceğini dile getirdi.
Fonun kullanılacağı yatırımların konut, ofis, iş yeri, kiralama ve eşya antrepolarının yanı sıra konut ve ticari yaşam alanlarının geliştirilmesini de içerdiği belirtildi.

Sadece ABD doları olarak verilecek Fon'da minimum yatırım 250 bin dolar olacak. Fon için başvurular dün başladı ve 19 Mart'a kadar devam edecek. Yatırımcıların, bu süre içinde başvurularını yapması istenirken, sürenin geçmesi halinde başvuruların değerlendirilemeyeceği kaydediliyor.

 

 

Hazine yüzde 16.83'le borçlandı

Hazine, 6 ay (182 gün) vadeli bono ihalesinde öngördüğü gibi net 915 milyon YTL'lik borçlanmaya giderken, borçlanmanın yıllık bileşik faizi yüzde 16.83 düzeyinde gerçekleşti.

İhaleye nominal 2 milyar 702 milyon YTL'lik teklif gelirken, Hazine bunun nominal 989 milyon YTL'lik bölümünü karşıladı. Hazine'nin, ihaledeki net borçlanma tutarı 915 milyon YTL düzeyinde gerçekleşti. Yıllık basit faizin yüzde 16.18 olduğu ihalede, yıllık bileşik faiz de yüzde 16.83 düzeyinde oluştu.

İhalede satılan bonolar 20 Şubat Çarşamba günü valörüyle ihraç edilecek. Bonoların parasının tahsil edileceği Çarşamba günü Hazine vadesi gelen eski borçlanmaları dolayısıyla 3 milyar 972 milyon YTL tutarında geri ödeme gerçekleştirecek. Bunun da 3 milyar 556 milyon YTL'sini piyasaya yapılacak itfa oluşturuyor.

Hazine, Çarşamba günü yapacağı geri ödemenin finansmanı kapsamında, yarın da 20 ay vadeli tahvil ile 4 yıl vadeli TÜFE'ye endeksli tahvil ihracı gerçekleştirecek.

 

 

19.02.2008

 

Türkiye’nin kısa vadeli dış borcu 42.2 milyar dolara yükseldi

Türkiye'nin kısa vadeli dış borcu nedeniyle karşı karşıya olduğu kur riski giderek artıyor. Büyük bölümü bankalar ve şirketler olmak üzere özel sektöre ait kısa vadeli dış borç stoku 2007 sonu itibariyle 42.2 milyar dolara ulaştı.

Merkez Bankası'nın revize verilerinden yapılan belirlemeye göre 2006 sonunda 40 milyar 354 milyon dolar olarak gerçekleşen kısa vadeli dış borç stoku, 2007 sonunda kaydettiği 1 milyar 831 milyon dolarlık artışla 42 milyar 185 milyon dolara yükseldi.

Küresel sermaye hareketlerine bağlı olarak ileride Türkiye'den bir sermaye kaçışı olasılığı nedeniyle ciddi bir kur riski yarattığı için ekonominin cari açıktan sonraki ikinci "yumuşak karnı" olarak nitelendirilen kısa vadeli borç stoku, Ocak 2007'de 36 milyar 27 milyon dolar olarak yıla başladı, Haziran ayına kadar da 35-36 milyar dolar civarında seyretti. Daha sonra 37-38 bandına ilerleyen kısa vadeli dış borç, Kasım sonunda 39 milyar 924 milyon dolara kadar yükseldikten sonra Aralık 2007'yi 42 milyar 185 milyon dolar ile tamamladı.

ŞİRKETLERİN KUR RİSKİ 4,7 MİLYAR DOLAR ARTTI

Kısa vadeli dış borç stokunun 22 milyar 700 milyon dolarla en büyük bölümünü bankalar dışındaki kesimin borçları oluşturdu. Şirketler kesimine ait söz konusu borç stoku son bir yılda 4 milyar 739 milyon dolar artış gösterdi.

Şirketler kesiminin ticari kredilerinde, 2007 yılında, 2006 sonuna göre; ithalat borçları 2 milyar 723 milyon, prefinansman ve peşin ihracat 1 milyar 971 milyon dolar arttı.
Diğer krediler de 45 milyon dolar artarak 1 milyar 623 milyon dolar oldu.

YILLIK BAZDA GERİLEYEN BANKA BORÇLARI ARTIŞ EĞİLİMİNDE

Bankalar ise kısa vadeli dış borçlarını 2007 sonunda, 2006 sonuna göre; 2 milyar 626 milyon dolar azalışla 17 milyar 204 milyon dolara indirdiler. Yıllık bazdaki düşüşe karşın, bankaların kısa vadeli dış borcunun yıl içinde 17,2 milyar dolardan çok daha düşük düzeylerde gerçekleşmesi dikkat çekti. Ocak ayı itibariyle 15,6 milyar dolar olan bankaların kısa vadeli dış borç stoku, Şubat'ta 15,2, Mart'ta 15,4, Nisan'da 14,3, Mayıs'ta 13,9, Haziran'da 15,9, Temmuz'da 13,4, Ağustos'ta 12,9, Eylül'de 13,7, Ekim'de 13,3, Kasım'da 14,6, Aralık'ta 17,2 milyar dolar oldu.

Bankaların kısa vadeli borçları kapsamında döviz kredileri bir yıllık dönemde 1 milyar 763 milyon dolar azalarak 5 milyar 748 milyon dolara, banka mevduatı 410 milyon dolar azalarak 3 milyar 707 milyon dolara, YTL cinsinden mevduat da 930 milyon dolar azalarak 4 milyar 461 milyon dolara geriledi. Döviz tevdiat hesapları 477 milyon dolarlık artışla 3 milyar 288 milyon dolar oldu.

Bu arada kısa vadeli dış borç kapsamında yer alan Merkez Bankası nezdindeki kredi mektuplu döviz tevdiat hesaplarının tutarı 2007 sonunda 2006 sonuna göre 281 milyon dolarlık bir düşüşle 2 milyar 281 milyon dolara indi.

 

20.02.2008

 

Türk ekonomistin başarısı

Son Dünya Ekonomik Forumu toplantısında kurulmasına karar verilen, kent yönetimleri ve iş dünyasının, belediyecilik sorunlarını aşmada işbirliği yapmasını amaçlayan "SlimCity Girişimi"ne Tokyo, Meksiko Valisi ve Londra, San Fransisko, Milano belediye başkanları yanında Uluslar arası Enerji Ajansı yöneticilerinden Fatih Birol da seçildi.

SlimCity Girişimi Yürütme Kurulu'nun, sırasıyla şu isimlerden oluştuğu ilan edildi: Fatih Birol (Uluslar arası Enerji Ajansı Başekonomisti), Alan L.Boeckmann (Fluor Corporation Başkanı), Mark P.Frissora (Hertz Global Holding Başkanı), Shintaro İshihara (Tokyo Valisi), Ken Livingstone (Londra Belediye Başkanı), Peter Löscher (Siemens CEO'su), Gerard Mestrallet (SUEZ CEO'su), Letizia Moratti (Milano Belediye Başkanı), Andre Navarri (Bombardier Transportation Başkanı ve Bombardier Başkanvekili), Gavin Newsom (San Fransisco Belediye Başkanı), Konrad Otto-Zimmermann (ICLEI-Uluslar arası Yerel Çevre Girişimleri Konseyi Genel Sekreteri), Enrico Pena Nieto (Meksiko Eyalet Valisi), Ralph Peterson (CH2M Hill Şirketleri CEO'su), James Rogers (Duke Energy Corporation CEO'su)

SlimCity Girişimi, belediye başkanları valiler ve özel sektör temsilcilerinin ortak girişimiyle kuruldu. SlimCity Girişimi; Dünya Ekonomik Forumu, Dünya Bankası, Uluslar arası Enerji Ajansı ve Uluslar arası Yerel Çevre Girişimleri Konseyi ortaklığıyla kuruldu. Kuruluş kentler ve özel sektör arasında işbirliği sağlayarak, enerji, su, çöp, kent hareketliliği, planlama, sağlık ve iklim değişikliği alanlarında bilgi değiş tokuşu, en iyi kentsel çözüm uygulamalarının sergilenmesi ve pratik çözümlerin aranmasına yönelik "risksiz" ortamlar oluşturulmasını amaçlıyor.

İŞ DÜNYASIYEREL YÖNETİM ÖRGÜTLENMESİNDE İLK

Konuyla ilgili açıklamada dünyada belediye başkanlarının oluşturduğu birçok örgütlenme bulunduğu SlimCity Girişimi'nin ise, kent liderlerini bir diyalog ortamı çerçevesinde dünyanın önde gelen işadamlarıyla bir araya getiren ilk girişim olduğu belirtildi.

Londra Belediye Başkanı Ken Livingstone ise oluşumla ilgili açıklamasında, "Büyük kentlerin belediye başkanları olarak inanıyoruz ki, Dünya Ekonomik Forumu içindeki varlığımız küresel gündemin kent sorunlarına yönelmesine katkıda bulunacaktır. SlimCity Girişimiyle kent liderleri, işadamlarını kentlere, potansiyellerini tam olarak kullanmaları konusunda nasıl katkıda bulunabilecekleri hakkında bilgilendirecektir" dedi.

TÜRKİYE'DEN BELEDİYECİ YOK

Türkiye'de nüfus artışı ve plansız kentleşme nedeniyle giderek tahrip olan Ankara ve İstanbul gibi kentlerden herhangi bir temsilcinin bulunmadığı SlimCity Girişimi'nin yeni yönetimiyle ilgili açıklamada, ayrıca şu anda tarihte ilk kez dünya nüfusunun yarısından fazlasının, yaklaşık 3 milyar 300 milyon kişinin kentsel alanlarda yaşadığının tahmin edildiği belirtildi. 2030'da bu rakamın 5 milyara ulaşacağı, 2050'de ise dünya nüfusunun yüzde 80'inin kentlerde yaşayacağının tahmin edildiği kaydedilen

açıklamada, "Kentleşmenin ilerlemesiyle birlikte kentler sosyal etkileşimin, tüketimin ve emisyonların merkezi haline gelecektir, artan kentleşme yerel yöneticileri ve firmaları zorluklarla karşı karşıya bırakacaktır" denildi.

 

21.02.2008

 

Doğrudan yabancı sermaye girişinde yeni rekor

Büyük bölümü özelleştirmeler kapsamında satın almalar, şirket evlilikleri ve gayrimenkul satışları yoluyla Türkiye'ye gerçekleşen doğrudan yabancı sermaye girişleri 2007 yılında 21.9 milyar dolarla rekor kırdı.

Hazine Müsteşarlığı, 2007 sonu itibariyle uluslar arası doğrudan yatırım verilerini açıkladı. Buna göre, 2007 yılında net doğrudan yabancı sermaye girişi önceki yıla göre yüzde 9.8 artarak 21 milyar 873 milyon dolara ulaştı. Bu kapsamda doğrudan yatırımlar için yüzde 8.8 artışla 19 milyar 190 milyon dolarlık yabancı sermaye girişi yaşanırken, 770 milyon dolarlık çıkış nedeniyle net giriş tutarı 18 milyar 420 milyon dolar oldu. Gayrimenkul satışları karşılığı gelen 2 milyar 952 milyon dolar ve uluslar arası sermayeli firmaların yabancı ortaklarından kullandıkları 501 milyon dolarlık kredi ile birlikte toplam net doğrudan sermaye girişi 21 milyar 873 milyon dolara ulaştı.

EN ÇOK BANKACILIĞA GELDİ

Geçen yıl brüt 19 milyar 190 milyon dolar olan uluslar arası doğrudan yatırım girişinin 11 milyar 409 milyon dolarla en büyük bölümü mali aracı kuruluşlar sektörüne geldi. Bu sektörü 4 milyar 199 milyon dolarlık girişle imalat sanayii, 1 milyar 119 milyon dolarla ulaştırma, haberleşme ve depolama hizmetleri, 905 milyon dolarla gayrimenkul kiralama ve iş faaliyetleri, 341 milyon dolarla madencilik izledi.

BÜYÜK BÖLÜMÜ AB SERMAYESİ

Geçen yıl gerçekleşen uluslar arası yatırım girişinin yüzde 66.2 oranındaki 12 milyar 693 milyon dolarlık bölümünün AB ülkeleri sermayesi olduğu belirlendi. Bunun da 5 milyar 682 milyon doları Hollanda, 1 milyar 4 milyon doları Almanya, 688 milyon doları İngiltere, toplam 5 milyar 319 milyon doları da diğer AB ülkelerine ait bulunuyor.

2007 yılındaki uluslar arası yatırım girişinin 4 milyar 206 milyon dolarının ABD, 1 milyar 370 milyon dolarının Asya ülkeleri, 379 milyon dolarının da AB üyesi olmayan Avrupa ülkelerine ait olduğu belirlendi.

2007'DE 3 BİN 702 ŞİRKET KURULDU

Geçen yıl 3 bin 51 uluslar arası sermayeli şirket ve şube kuruldu, 651 yerli sermayeli şirkete de uluslar arası sermaye iştiraki gerçekleşti, toplam sayı 3 bin 702'ye ulaştı. Bunların başta gayrimenkul kiralama ve iş faaliyetleri olmak üzere, toptan ve perakende ticaret, inşaat ile imalat sanayi sektörlerinde faaliyette bulundukları belirlendi. İmalat sanayiinde faaliyette bulunan uluslararası sermayeli şirketlerde kimyasal madde ve ürünleri imalatı birinci sırada yer alırken, bunu tekstil ürünleri imalatı ile makine ve teçhizat imalatı izledi.

2007 yılında kayıtlı sermayesi 500 bin doların üzerinde olan 325 adet uluslararası sermayeli şirket, şube kuruluşu ile yabancı ortak iştiraki gerçekleşti. Bu şirketlerin 80 adedi imalat sanayiinde, 62 adedi toptan ve perakende ticaret sektöründe, 59 adedi ise gayrimenkul kiralama ve iş faaliyetleri sektöründe faaliyette bulunuyor.

2007 yılında kurulan 3 bin 702 uluslararası sermayeli şirketin, 2 bin 193'ünün AB ülkeleri, 527'sinin Yakın ve Ortadoğu ülkeleri, 506'sının ise diğer Avrupa ülkeleri ortaklı şirketler olduğu bildirildi.

TOPLAM ŞİRKET SAYISI 18 BİN 308'E ULAŞTI


Türkiye'de 2007 sonu itibariyle 14 bin 943 uluslararası sermayeli şirket ve şube kurulurken, 3 bin 365 yerli sermayeli şirkete de uluslar arası sermaye iştiraki gerçekleşti. Böylece yabancı sermayeli şirketlerin toplam sayısı 18 bin 308'e ulaştı.

Bu şirketlerin, başta toptan ve perakende ticaret olmak üzere, imalat sanayi, gayrimenkul kiralama ve iş faaliyetleri sektörlerinde faaliyette bulundukları belirlendi. İmalat sanayiinde faaliyette bulunan uluslararası sermayeli şirketlerde tekstil ürünleri imalatı birinci sırada yer alırken, bunu kimyasal madde ve ürünleri imalatı ile gıda ürünleri içecek imalatı izliyor.

AB ülkeleri ortaklı firmalar 10 bin 720 adetle birinci sırada yer alıyor. Bunların içinde Almanya 3 bin 125 adet firma ile birinci sırayı alırken, bu ülkeyi bin 831 şirketle İngiltere ve bin 419 şirketle Hollanda izliyor.

Uluslar arası sermayeli şirketlerin illere göre dağılımına bakıldığında; İstanbul'un 10 bin 53'le birinci sırada yer aldığı görülüyor. İstanbul'u 2 bin 283 şirketle Antalya,bin 224 şirketle Ankara ve bin 123 şirketle Muğla izliyor.

 

 

 

22.02.2008

 

Enflasyon hortluyor üstelik ekonomiler peş peşe küçülüyor

ABD, AB ve Çin gibi küresel ekonominin lokomotifi durumundaki ülke ve bölgeler bir yandan sürekli yükselen enflasyon oranlarıyla boğuşurken diğer yandan da yavaşlayan ekonomilerini canlandırmak için çaba harcıyor..

 

Dünya ekonomisi, küresel merkez bankalarının kâbus senaryosu olarak ifade edilen yükselen enflasyon ve yavaşlayan ekonominin kıskacına girmeye başladı. Aralarında ABD, AB ve Japonya'nın bulunduğu dünyanın en büyük ekonomilerinde 2007 yılı yavaşlayan ekonominin yanı sıra enflasyonun hızla yükselişe geçtiği bir dönem olarak geride kaldı. Ancak yapılan tahminlere göre 2008 ekonomik olarak 2007'yi aratacak. Özellikle artan enerji fiyatları ve ABD'de patlak veren kredi krizinin küresel stagflasyona (durgunluk sürecinde enflasyon yaşanması) hatta yeni bir global resesyona neden olacağından korkuluyor.

AB YAVAŞLAYACAK
Avrupa Komisyonu, AB Bölgesi'nin ekonomik büyüme oranının 2007'de olduğu gibi 2008'de de gerilemeye devam ederken enflasyonun da yükselişini sürdüreceğini belirtiyor. Komisyon üyelerinin verdiği bilgilere göre enflasyon AB Bölgesinde ortalama 2.6 olarak gerçekleşecek. Bu rakam daha önce 2.1 olarak tahmin edilmişti. Yapılan açıklamalara göre enflasyon oranında yaşanan artış hızı 1999 dönemini yakaladı. Diğer yandan bu yıl AB 15 ülke ekonomilerinin yüzde 1.8 oranında büyüyeceği belirtiliyor. Bu rakam da daha önce yüzde 2.2 olarak duyurulmuştu. AB Komisyonu Ekonomi ve Parasal İşlerden Sorumlu Üyesi Joaquin Almunia yaptığı açıklamada, "Ekonomik olarak büyümenin düştüğü ve enflasyonun arttığı bir ortamda bulunuyoruz. Ancak elimizde bulunan mekanizmalarla yıl içerisinde enflasyonu frenlerken büyümeyi de ateşleyebiliriz. Bu anlamda AB Bölgesi için tam anlamıyla bir stagflasyondan söz etmemiz söz konusu olamaz" dedi. AB Bölgesi'nde yaşanan düşük büyüme yüksek enflasyon akımına ABD'de kapıldı. Son verilere göre ABD'de tüketici fiyat endeksi (TÜ- FE) ocak ayında yüzde 0.4 oranında arttı. Böylece yıllık bazda ABD'de TÜFE oranı yüzde 4.3 olarak belirlendi. AB Bölgesi'nin ekonomik lokomotiflerinden Fransa'da ocak ayı itibarıyla yıllık enflasyon, son 11 yılın en yüksek düzeyine çıktı.

ÇİN'DE ŞAŞIRTAN ENFLASYON
Fransa Ulusal İstatistik verilerine göre, ocak ayı itibarıyla yıllık enflasyon yüzde 3.2 olarak gerçekleşti. Ülkede 2007 enflasyonu da 2006'ya kıyasla yüzde 2.6 oranında artmıştı. Yüksek enflasyon rüzgarından dünya ekonomisinin dinamosu olarak bilinen Çin de etkilenmeye başladı. Çin İstatistik Bürosu'nun rakamlarına göre ülkede ocak ayı TÜFE oranı yüzde 7.1 ile son 11 yılın rekorunu kırdı. Büro'nun Çin'in büyümesinin 2007'deki yüzde 11.4'e kıyasla 2008'de yüzde 10 olacağını tahmin etmesi, Asya bölgesinde bulunan diğer ülkeleri de olumsuz etkileye bileceği ifade ediliyor.

 

 

23.02.2008

 

Sigaranın dumanına 1.7 milyar $

Tekel'in sigara bölümünün özelleştirme ihalesinde en yüksek teklifi 1 milyar 720 milyon dolarla British American Tobacco (BAT) verdi Yüzde 7'lik bir paya sahip olan BAT, yüzde 29'luk payı olan Tekel'le birlikte yüzde 36 ile Philip Morris'in ardından ikinci büyük şirket olacak ..

 

 

Tekel'in sigara bölümünün özelleştirme ihalesinde en yüksek teklifi 1 milyar 720 milyon dolar ile British American Tobacco (BAT) verdi. 2003 yılında yapılan ilk ihaleye de katılan BAT 5.5 yıl sonra yapılan ihalede Tekel sigaranın sahibi olmaya hak kazandı. Özelleştirme İdaresi Başkan Yardımcısı Ahmet Aksu'nun komisyon başkanlığında dün yapılan ihale Ankara Hilton Oteli'nde gerçekleştirildi. İhaleye teklif sahipleri Limak İnşaat- PI Turkey (Morgan Stanley) Ortak Girişim Grubu (O.G.G.) Strand Investment, British American Tobacco (BAT), Citi Ventures (CVCI)-Doğan-TÜTSAB OGG katıldı. İhalede, Tekel ve Tekel'in bağlı ortaklığı Sigara Sanayi İşletmeleri'ne ait tütün mamulü üretim işi ile ilgili varlıkların bir bütün halinde satışı için teklif alındı. Satış kapsamında İstanbul Sigara Fabrikası ve bu fabrikanın kullanımında bulunan taşınmazlar ile Sigara İşletmeleri Genel Müdürlük binası da yer aldı.

İLK TEKLİF 1.6 MİLYAR DOLAR
İhalenin ilk turunda kapalı zarf içinde teklifler elemesiz olarak alındı. Bu turda en yüksek teklifin 1 milyar 605 milyon dolar olduğu açıklandı. İkinci yazılı turda ise Limak-PI Konsorsiyumu ihalenin ilk molasını aldı. Elemeli yazılı turda en düşük teklifi veren CVCI-Doğan-TÜTSAB elendi. Ardından 1 milyar 660 milyon dolarla başlayan açık artırmaya geçildi.

LİMAK ÇEKİLDİ
Açık artırmanın ilk turunda BAT 1 milyar 670 milyon dolar teklif etti. Strand teklifi 1 milyar 680 milyon dolara çıkardı. Limak-PI ise ihaleden çekildiğini açıkladı. Açık artırmanın ikinci turunda BAT 1 milyar 690 milyon, Strand 1 milyar 700 milyon dolar teklifinde bulundu. Açık artırmanın üçüncü turunda BAT 1 milyar 710 milyon dolar teklif ederken, Strand, "BAT'a başarılar dileriz" diyerek ihaleden çekildiğini açıkladı. Strand'ın ihaleden çekilmesinin ardından İhale Komisyonu Başkanı Aksu, BAT'a teklifini yükseltip yükseltmeyeceğini sordu. BAT, teklifini 10 milyon dolar daha artırarak, ihaleyi 1 milyar 720 milyon dolar ile bitirdi. Aksu, ihalenin teknik olarak sonuçlandığını, bundan sonraki aşamada Rekabet ve Özelleştirme Yüksek Kurulu'ndan (ÖYK) onay alınacağını kaydetti.

 

 

Emeklinin 'katkı payı' isyanı

Türkiye İşçi Emeklileri Derneği (TİED) Genel Mali Sekreteri ve Tarsus Şube Başkanı Ömer Kurnaz, emeklilerin sağlık haklarını kullanmada bir risk oluşturacağını belirttiği ''katılım payları''ndan vazgeçmesini talep etti.

Kurnaz, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile getirilmek istenen Sağlık Hizmetlerini Fiyatlandırma Komisyonu'nun yapısına tepki göstererek, bu oluşumun özerk olması ve Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) Yönetim Kurulu'nda temsil edilen sosyal tarafların bu komisyonda da yer alması gerektiğini söyledi.

''Sosyal güvenlik ve sağlık haklarında yapılmak istenen değişiklikler emeklileri zor durumda bırakacak'' diyen Kurnaz, şöyle konuştu:''Sosyal güvenlik hakları yeniden düzenlenirken, belli yaşa gelmiş insanlarımızın sağlık hizmeti almasında yeni zorluklar ve katılım paylarının getirilmesi, emekli aylıklarının bir bölümüne el konulması anlamına gelmektedir.Katılım payının, fiyatlandırmanın ve ilaç ile ilgili listelerin oluşturulması gibi sağlığımızı çok yakından ilgilendiren konularda kamu kuruluşlarından oluşan bir Fiyatlandırma Komisyonu'nun tek başına yetkili kılınması, gelecekte herkesi tedirgin edecek bir yapılanmadır.

Komisyon, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığını, Maliye Bakanlığını, Sağlık Bakanlığını, Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığını, Hazine
Müsteşarlığını temsilen 1'er üye ve Sosyal Güvenlik Kurumunu temsilen de 2 üye olmak üzere toplam 7 üyeden oluşacak. Bu kurul olacaksa, sosyal taraflar da temsil edilmelidir. İlkesel olarak bu tür kurulların olmamasından yanayız. Giderleri kısmak adına bu tür yapılanmaları yanlış
buluyoruz. SGK Yönetim Kurulu'nu devre dışı bırakacak olan bu tür yapılanmalar gerçekçi değil.''

Bu düzenlemeyle ''maliyetleri azaltmak için sağlık haklarından tasarruf edilmesinin amaçlandığını'' savunan Kurnaz, ''sosyal devlet ve sosyal
güvenlik ilkelerine aykırı olduğunu'' öne sürdüğü bu yapılanmanın ilk adım olarak ortadan kaldırılmasını, bu olmadığı takdirde özerk bir
yapılanmaya gidilmesini önerdiklerini bildirdi.

Ömer Kurnaz, aylıkların seviyesine bakıldığında, emeklilerin insanca yaşamaya yetecek bir gelir ve aylık alamadıklarının açıkça görüleceğini
söyledi.Ayakta ve yatarak tedavi durumlarında hastalardan katkı payı alınacak olmasının son derece haksız olacağını dile getiren Kurnaz, şöyle konuştu:

''Yıllarca çalışmış, vergi ve prim ödemiş, belli bir yaşa gelmiş insanlarımızın daha çok korunması gerekirken, katkı paylarının genişletilerek alınacak olması, sosyal devlet anlayışına da aykırıdır. Katkı payı emekliyi tedirgin etmektedir. Emeklilerin sağlık haklarını kullanmada bir risk oluşturacak katılım paylarından vazgeçmelidir'' dedi.

 

 

24.02.2008

 

Yatırımcılar harekâtın başlamasına değil, ne kadar süreceğine bakıyor!

FURKAN ALP

Türban serbestisi ile başlayan laiklik tartışmaları ve Irak'ın kuzeyine harekât bile borsa yatırımcısını korkutmadı. % 70'i yabancıların elindeki borsa 2 haftada % 9 yükseldi, TL % 1.6 değerlendi..

Yabancı yatırımcıların İstanbul Menkul Kıymetler Borsası'nda (İMKB) yüzde 71.9'luk işlem oranı ile piyasanın yönünü belirlemeye yönelik etkin gücü borsanın özellikle son iki hafta içinde yaşanan türban tartışmaları ve Irak'ın kuzeyine gerçekleştirilen kara harekatı gibi iç dinamiklerden etkilenmemesini sağladı. 11 Şubat ile başlayan işlem haftasında türbanın yükseköğrenim kurumlarında serbest bırakılması tartışmaları alevlendi. Ancak yönünü dışarıya çeviren borsa ABD'li sigorta şirketlerini kurtarmaya yönelik plan ile türban konusundan etkilenmeyerek yükselişe geçti. Aradan 10 gün geçtikten sonra Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Irak'ın kuzeyinde yer alan terör yuvalarına karşı başlattığı kara harekatı da uluslararası desteğin alınması, uluslararası derecelendirme kuruluşlarının da 'Türkiye'nin notu etkilenmez' açıklamaları ile borsa rahat bir nefes aldı. İMKB yine de haftanın son gününde Avrupa borsalarına parelel değer kaybetti. Endeks 8 Şubat tarihinden beri yüzde 8.7 değer kazandı.

YABANCININ PLANI DEĞİŞMEDİ
Aynı dönemde döviz kurunda da önemli bir hareket gözlemlenmedi. 11 Şubat tarihinde 1.22 lira olan dolar, 22 Şubat'ta 1.20 liradan işlem gördü. Aynı dönemde Türk Lirası dolar karşısında yüzde 1.62 değer kazandı. Kara harekâtı seçeneğinin geçtiğimiz aralık ayından beri piyasalarca satın alındığına dikkat çeken uzmanlar, yabancı yatırımcının Türkiye'nin iç dinamiklerine ve gelişen olaylarına karşın yatırım ortamına güven duyduğunu, hisse senedi ve döviz kuru gibi gelişmelere duyarlı yatırımlarında da herhangi bir plan değişikliğine gitmediğini belirtti. Analistler, operasyonun önündeki en büyük riskin ise operasyonun belirlenen hedef ve süre dışına çıkılması olduğunu belirtti. Irak'ın kuzeyine başlatılan askeri operasyonun ardından Türkiye'de faaliyet gösteren yabancı aracı kurumlar da 'Piyasalar operasyondan etkilenmez' mesajı vermeye başladı. JP Morgan'ın yatırımcılara gönderdiği notlarda "Askeri harekat piyasaları etkilemez" denildi.

 

 

"Arsa, tapu ve iskânda teşvik 5 milyar YTL'lik gelir sağlar"

Soyak Genel Müdürü ve GYODER Yönetim Kurulu Üyesi Emre Çamlıbel, orta ve dar gelirliler için yapılacak projelerde teşvik istediklerini belirterek, "Tapu harcı, arsa payının kademesi, ruhsat ve iskân harçlarında yapılacak teşviklerin, Türkiye'ye 5 milyar YTL'lik girdi sağlaması mümkün" dedi. Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı Derneği'nin (GYODER) bu konuyla ilgili bir rapor hazırlayarak Vergi Konseyi'ne sunduğunu dile getiren Çamlıbel, olası teşvikle, 150 bin YTL'lik konutların fiyatının 80 bin YTL'ye kadar inebileceğini de savundu. GYODER olarak uzun dönemli bir projeksiyon hazırladıklarını anlatan Çamlıbel, Türkiye'de her yıl 600 bin konuta ihtiyaç olduğunu anımsatarak, şunları söyledi: "Teşvik verilmesi devleti, bazı vergi ve harçlardan mahrum bırakacak. Bu rakam toplamda 2.5 milyar YTL . Öte yandan konut pazarı büyüyecek, istihdam artacak, kurumlar vergisi ve bordro vergisi gibi ek gelir kapıları açılacak. Buradan elde edilen kazanç ise 7.5 milyar YTL olacak. Yani sonuca baktığımızda 5 milyar YTL'lik girdi sağlanacak."

30 BİN KONUTLUK STOK
Konut&İşyeri Fuarı'nda Soyak Mavişehir ve Soyak Evreka projelerini tanıtan Soyak'ın Genel Müdürü Çamlıbel, şirketin 30 bin konutluk arsa stoku olduğunu belirterek, bu projelerin beş yıl içinde hayata geçeceğini söyledi. Arsaların ağırlıklı olarak Anadolu yakasında Kartal-Gebze, Avrupa yakasında ise Küçükçekmece- Büyükçekmece hattında bulunduğunu dile getiren Çamlıbel, Hadımköy'deki 3 bin 500 konutluk yeni projeye 500 milyon YTL, bahar sonunda satışa çıkacak Karşıyaka'daki yeni projelerine ise 300 milyon YTL harcayacaklarını da sözlerine ekledi.

 

 

 

25.02.2008

 

İşverenin prim borcu 43,5 milyar YTL

 

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, SSK ve Bağ-Kur prim borçlarının 43 milyar 530 milyon YTL olduğunu açıkladı.

Çelik, 898 bin 795 işverenin 10 milyar 874 milyon YTL SSK prim borcu; 1479 sayılı yasa kapsamındaki Bağ-Kur'luların 25 milyar 933 milyon YTL, 2926 kapsamındaki Bağ-Kur'luların da 6 milyar 722 milyon YTL prim borcu bulunduğunu bildirdi.

Çelik'in, CHP Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş'in yazılı soru önergesine verdiği yanıta göre, Mart 2007 prim ve Temmuz gecikme zammı ile birlikte 898 bin 795 işverenin toplam 10 milyar 874 milyon YTL SSK prim borcu bulunuyor. Bunun 6 milyar 59 milyon YTL'sini prim, 4 milyar 814 milyon YTL'sini gecikme zammı oluşturdu.

Bağ-Kur'luların borçlarına bakıldığında; 1479 Sayılı Kanun kapsamındaki 1 milyon 432 bin 686 sigortalının 25 milyar 933 milyon YTL borcu bulunduğu görüldü. 2926 sayılı Kanunu kapsamındaki 691 bin 712 sigortalının 6 milyar 722 milyon YTL borcu bulunduğu belirlendi.

Çelik, yanıtında, 5458 sayılı Kanun ile süresi içerisinde ve tam olarak ödenmeyen prim borçlarının taksitle veya peşin ödeme imkanı sağlayan yeniden yapılandırma uygulamasından yararlanmak için 849 bin 464 sigortalının talepte bulunduğunu ifade etti. Çelik, "Yeniden yapılandırma borcunu ödeyerek bu uygulamadan yararlanan sigortalı sayısı 211 bin 714'tür. Düzenli ödemedikleri için 10 bin 922 sigortalının yeniden yapılandırma talebi iptal edilmiş olup, 141 bin 908 sigortalının yeniden yapılandırma talebi iptal pozisyonuna düşmüştür" bilgisini verdi.

Çelik, ayrıca, prim borcu bulunan işveren sayısının toplama oranının 2000'de yüzde 4, 2001'de yüzde 11, 2002'de yüzde 8, 2003'te yüzde 15, 2004'te yüzde 5, 2005'te yüzde 3, 2006'da yüzde 10, 2007'de yüzde 1 olduğunu belirtti.

 

 

26.02.2008

Su Forumu'ndan 50 milyon Euro Türkiye'ye akacak

Dünya Su Konseyi tarafından 3 yılda bir düzenlenen Dünya Su Forumu'nun 5'incisi 2009'da 16-22 Mart tarihleri arasında İstanbul'da gerçekleştirilecek. Organizasyonun ihalesini kazanan VIP ve Figür Turizm ortak girişimi Perl PCO'nun Başkanı Ceylan Pirinçcioğlu, 6 ana tema altında değişen konularda 100 toplantı yapılacak foruma 140 ülkenin çevre bakanı, 15 devlet başkanı, Japon Prensi ve Hollanda Kralı'nın beklendiğini belirtti. Pirinçcioğlu, organizasyon bütçesinin 17.5 milyon Euro olduğunu ve 20 bin civarında ziyaretçiden 40-50 milyon Euro'luk gelir beklendiğini kaydetti. Sütlüce Kongre Merkezi'nde gerçekleşecek etkinlik için şimdiden rezervasyonların yapıldığını ve 40 otelde 8 bin oda, ayrıca Haliç'te de 2 gemi ayarlandığını ifade ederek, şöyle devam etti: "Az gelişmiş ülkelerden 2 bin kişiyi de devletin misafirhanelerinde ağırlayacağız. Forumda 500 kişi görevli olacak ve yerli yabancı bin 50 gazeteci izleyecek. Ayrıca, Su Filmleri Festivali ve foruma kadar 7 hazırlık toplantısı da yapılacak. İlk hazırlık toplantısı 600 kişinin katılımı ile 7-8 Şubat'ta düzenlendi."

 

 

Dolar 1,1940 YTL seviyesinde

İstanbul serbest piyasada kapanış saatlerinde doların satış fiyatı 1,1940 YTL, avronun satış fiyatı 1,7740 YTL oldu.

Piyasanın kapanışı itibarıyla Kapalıçarşı'da 1,1910 YTL'den alınan dolar 1,1940 YTL'den satılıyor. 1,7700 YTL'den alınan avronun satış fiyatı ise 1,7740 YTL oldu.

Serbest piyasada önceki kapanışta 1,2000 YTL olan dolar güne 1,2020 YTL'den, 1,7770 YTL olan avro ise 1,7780 YTL'den başlamıştı.

 

 

Borsa günlük bazda yüzde 1,40 değer kazandı

İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB) Ulusal 100 Endeksi, ikinci seansta 357,51 puan düşerek 45.524,52 puandan kapandı.

Hisse senetleri ikinci seansta ortalama yüzde 0,78 değer yitirdi.İlk seanstaki 987,07 puanlık artış dikkate alındığında, Borsa endeksi günün tamamında 629,56 puan yükseldi.

Hisse senetlerinin günlük ortalama değer artış yüzde 1,40 oldu.

 

 

 

27.02.2008

 

BMW 5600 çalışanını işten çıkarıyor

 

Lüks otomobil üreticisi Alman BMW, bu yıl sonunda 5600 çalışanıyla yollarını ayıracak.

BMW'den yapılan açıklamada, içlerinde tam zamanlı ve geçici işçilerin de bulunduğu 5600 çalışanın 2008 yılı sonunda işten çıkarılacağını bildirdi.Şirket, maliyetleri azaltmak ve şirket karlılığını artırmak için işten çıkarmaların gerçekleştirileceğini kaydetti.

BMW, değeri artan avronun 15 ülkeli avro bölgesi dışında otomobil satışını güçleştirdiğini bildirdi.

Şirket, daha önce de 2500 çalışanıyla yollarını ayıracağını açıklamıştı. Böylece, toplamda 8100 kişi şirketten ayrılmak zorunda kalacak.

 

 

OMV'den rekor sonuçlar

Orta Avrupa'nın lider petrol ve doğal gaz grubu OMV Aktiengesellschaft, 2007 senesinde kuruluşundan bu güne en iyi faaliyet sonuçlarına ulaştı.

Grup satışları %6 artışla EUR 20.04 Milyar seviyesine ulaştı. Vergi ve faiz Öncesi Hâsıla-EBIT, EUR 2.18 Milyar olurken 2006 yılı aynı döneme oranla %6 yükseldi. PETROM şirketinin EBIT katkısı EUR 581 Milyon oldu. Azınlık hisseleri düşüldükten sonra net gelir %14 artışla EUR 1.58 Milyarı buldu. Faaliyet nakit akışı 2% yükselerek EUR 2.07Milyar oldu. Borç/Sermaye oranı ise %23,7 olarak gerçekleşti.

OMV CEO Wolfgang Ruttenstorfer, "Geçen senenin güçlü sonuçları stratejimizin doğruluğunu bir kez daha kanıtlamaktadır- büyümemiz tümleşik bir petrol ve gaz şirketi olarak devam edecektir. Şu anda-coğrafi, stratejik ve finans yönünden- bizim için en uygun pozisyona sahibiz ve 2010 yılı hedeflerimizi sağlamak için ilerliyoruz. Ek olarak bildireyim OMV Orta Avrupa'nın rekabetçiliği yükselen piyasalarında başarıya ulaşma kabiliyetine tam anlamıyla sahip bulunmakta.

Bu konumu organik büyümemizle birlikte yörenin konsolidasyon işlevinde aktif bir rol üstlenerek kuvvetlendiriyoruz. MOL-Macaristan şirketindeki hisse payımızın artırımı bu bağlamda değerlendirilmelidir İnancımız, tavsiye ettiğimiz OMV ve MOL birleşmesinin her iki kurumun hissedarları için yükselen sinerji ve değer artışı sağlayacağıdır. Sonuçta oluşacak bu gerçekten Avrupalı kurum bölgenin enerji tedarik güvencesini önemli ölçüde yükseltecek."

 

 

28.02.2008

 

Dolar yıkıldı, altın-petrol rekor kırdı

Dolar
Euro-dolar paritesi 1.5118 sent ile tarihinin en yüksek seviyesine çıktı. Dolardaki kaybın sebebi ise faizde indirim beklentisiydi.

Altın
Doların yerlere serilmesi yatırımcıyı yine altına yöneltti. Yükselen enflasyondan da korunmak isteyenler altını 963 $'a çıkardı.

Petrol
Durgunluk ortamında enflasyonda artış yaşanması yatırımcıyı ürküttü. Petrol fiyatları 102 doları geçip yeni bir rekor kırdı.

ABD Merkez Bankası'nın (Fed) faiz indirimlerine devam edeceği beklentisi ile dün rekor üstüne rekor kırılan uluslararası piyasalarda, petrol, altın ve Euro tarihi seviyelerine yükseldi. Fed yetkililerinin önceki gün ABD'de açıklanan üretici fiyat endeksinin son 26 yılın en yüksek seviyesine yükselmesine rağmen "Öncelik enflasyonda değil, büyümeye odaklandık" açıklamaları ile dolar uluslararası para birimleri karşısında değer kaybetti. Euro-dolar paritesi 1.5118 sente kadar yükselerek rekor kırarken, stagflasyon (durgunluk içinde enflasyon artışı) korkuları ile dün ABD ham petrolü 102.08 dolara kadar yükselirken, Brent tipi petrol ise 101.50 dolara kadar tırmanarak tarihinin en yüksek seviyelerini test etti. Doların hızlı değer kaybı ve petrol fiyatlarındaki rekoru takip eden altın fiyatları ise dün 963.60 dolar ile rekorunu yeniledi. Önceki gün Almanya'da tüketici güven endeksinin şubat ayında da arttığı açıklaması ile 1.49 seviyelerine doğru hareketlenen Euro, dolar karşısında değer kazanmaya dün de devam etti. ABD Merkez Bankası'nın geçtiğimiz eylül ayından beri faiz oranlarını 2.25 puan düşürerek, faizleri yüzde 3'e geri çekmesi ardından ABD ekonomisinde durgunluk endişelerinin artması yeni faiz indirimleri için kapıyı araladı. Fed yetkililerinin yaptığı açıklamalarda 'enflasyon risk ancak büyüme bizim için öncelikli' mesajları ardından Fed'in 18 martta yapacağı faiz toplantısında bankanın yarım puanlık faiz indirimi yapacağına ihtimal verenlerin oranı yüzde 88'e yükselirken, doların uluslararası para birimleri karşısında gerilemesi de hız kazandı.

 

'Ekonomiye gerektiğinde destek veririz'

ABD Merkez Bankası Başkanı Ben Bernanke dün ABD Temsilciler Meclisi'nin Finansal Hizmetler Komitesi'nde yaptığı konuşmasında bankanın zor durumda olan ABD ekonomisi için gerektiğinde destek vereceklerini söyledi. ABD ekonomisindeki aşağı yönlü büyüme riskinin devam ettiğini belirten Bernanke, konut ve kredi piyasalarındaki bozulmanın ABD ekonomisini etkilememesi için gerikli adımları atmaya hazır olduklarını kaydetti. Ekonomik görünümü dikket takip etmeye devam edeceklerini ifade eden Bernanke, son dönemlerde özellikle enerji ve emtia fiyatlarıdaki yükselişin enflasyon üzerinde önemli bir baskı olduğunu ancak hedefte bir sapma olmadığını dile getirdi. Yine de enflasyonun ekonomik büyümenin devamı için atılan adımları bir miktar da ola zora soktuğuna dikkat çeken Fed Başkanı, enflasyonu dikkatle izlediklerini sözlerine ekledi.

"Kıdem tazminatı fonu desteklenmeli"

İstanbul Ticaret Odası (İTO) Yönetim Kurulu Başkanı Murat Yalçıntaş, kıdem tazminatında tüm kesimleri mutlu edecek bir düzenlemenin, ekonomideki istikrarın devamı için yaşamsal önem taşıdığını ifade ederek, kurulması öngörülen "Kıdem Tazminatı Fonu"nun desteklenmesini istedi.

Yalçıntaş, yaptığı açıklamada, "Kıdem tazminatı konusunun, çalışma hayatı ve sosyal güvenlikle ilgili diğer mevzuatla birlikte ele alınarak çelişkilerden uzak, verimli bir sisteme kavuşturulması öteden beri iş hayatının beklentisidir" dedi.

Bu bağlamda, işletmelerin önemli sıkıntılarından birisinin kıdem tazminatı sorunu olduğunu vurgulayan Yalçıntaş, bu sorunun "Kıdem Tazminatı Fonu" kurulması yoluyla çözüme kavuşturulabileceğini savundu.

Yalçıntaş, şu görüşleri dile getirdi:

"İş güvencesi ve işsizlik sigortasının mevzuatla düzenlendiği bir ortamda, mevcut kıdem tazminatıyla ilgili kazanılmış hakların korunması koşuluyla, Kıdem Tazminatı Fonu'nun kurulmasında faydalar var. 4857 Sayılı İş Yasası'nın geçici 6. maddesi ile öngörülmüş olan Kıdem Tazminatı Fonu'nun kurulmasıyla, işverenin kıdem tazminatını ödeyememe durumuna düşmesi halinde yaşanan sıkıntıların da önüne geçilerek, kıdem tazminatı güvence altına da alınmış olacak böylece işçilerin mağduriyetleri de önlenecektir."

"KIDEM TAZMİNATI YÜKÜ İŞSİZLİĞİ VE KAYIT DIŞINI ARTIRIYOR"

İTO Başkanı Murat Yalçıntaş, Dünya Bankası verilerine göre Türkiye'de 20 yıllık hizmet karşılığı 20.1 aylık ücrete esas kıdem tazminatı ödemesi yapılırken, OECD ülkelerinde ortalama 6.1 aylık, AB ülkelerinde ise ortalama 6 aylık ücret kadar kıdem tazminatı ödemesi yapıldığını anlattı. Yalçıntaş, "İstihdam üzerindeki diğer yüklere kıdem tazminatı yükünün de eklenmesi, ülkemizde işgücü istihdamını zorlaştırmakta, kayıt dışı istihdama neden olmakta ve işletmelerimizin rekabet gücünü zayıflatmaktadır" dedi.

Yalçıntaş, Kıdem Tazminatı Fonu'na karşı yükümlülüklerin getirilmesinde ve işveren payının ödenmesinde Amme Alacaklarının Tahsili Hakkındaki Kanun'un uygulanması ve fonun yönetiminde özerk yapının oluşturularak şeffaflığın sağlanmasının, işçi kesiminin bu düzenlemeye karşı duyduğu güvensizliği büyük ölçüde gidereceğini vurguladı.

Başkan Yalçıntaş, Fon'a ödenecek prim oranlarının belirlenmesinde de; hem Fon'un aktüeryal dengelerinin korunmasını sağlayacak, hem de işveren üzerindeki ağır kıdem tazminatı yükünün makul bir düzeye çekilebileceği bir oranın belirlenmesi gerekliliğinin de göz ardı edilmemesinin uygun olacağını kaydetti.

 

 

29.02.2008

 

Güler Sabancı: Belirsizlikler var, moraller bozuk !

Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı, dünyada yaşanan finansal belirsizliklerin Türkiye açısından ciddi fırsatlar da barındırdığını kaydetti.

Güler Sabancı, holdingde bazı gazetecilerle bir araya geldiği sohbet toplantısında, Migros'un satışına ilişkin olarak, detaylı, içeriden
baktıklarında kendileri açısından zorlukları daha iyi gördüklerini anlattı.

Sabancı Holding Üst Yöneticisi (CEO) Ahmet Dördüncü de konuyla ilgili olarak, o dönemde, gizlilik anlaşması yaptıklarını ve bağlayıcı olmayan
bir teklif verdiklerini hatırlatarak, o zamanki referans değerlerle, beklenen değerlerle, kendi buldukları değerler arasında fark olduğunu
ayrıca, Migros'u satın almaları halinde Carrefoursa ile birleştirmelerinin de zor ve uzun bir süreç olacağını gördüklerini, Rekabet Kurulunun vereceği kararlarla ilgili olarak tereddütler oluştuğunu, tüm bu tespitleri üst üste koyup ortaklarıyla birlikte, "Biz kendi yolumuza devam edelim" kararı verdiklerini bildirdi.

Dördüncü, bir gazetecinin, holdingin cirosunun yüzde 55'inin Akbank'tan geldiğini ve bunun dengeli bir durum olup olmadığını sorması üzerine,
bunun dengeli bir durum olmadığını ancak, bu konu üzerinde ciddi çalışıldığını ayrıca, Türkiye'de son 2-3 yıldır bankacılığın dolayısıyla
Akbank'ın büyümesinin de memnuniyet verici olduğunu, finans dışı varlıklarının bu büyüme performansına yetişmesinin zor olabileceğini
söyledi.

ENERJİ

Güler Sabancı, holdingin bu yıl için 1,5 milyar dolar yatırım hedefi olduğunu, bunun yaklaşık yarısının enerji yatırımları olarak planlandığını, enerjiye para ayırmaya devam ettiklerini belirterek, bunların etkisinin 2010 yılından sonra görülebilecek uzun vadeli yatırımlar olduğunu söyledi.
Sabancı, Türkiye'nin önünde, bu senenin sonuna doğru çok ciddi bir enerji darboğazı olabileceğini, bu darboğazı yumuşak geçmek için kamunun elindeki tesislerin özelleştirilmesi gerektiğini bildirdi.

Kendilerinin bu sektördeki en erken yatırımının 2010 ağustos ayına yetişebildiğini, dolayısıyla yeni yatırım yapacak zaman olmadığını aktaran Güler Sabancı, enerjiyi Türkiye'nin önündeki en büyük engellerden biri olarak niteledi.

Sabancı, verimlilik ve kapasite artışı için sözü edilen tesislerin muhakkak özelleştirilmesi gerektiğini yineleyerek, Türkiye'nin böyle bir sıkıntıyla karşı karşıya olduğunu, bu konuyla ilgili Enerji Bakanı Hilmi Güler ve Özelleştirme İdaresi Başkanı Metin Kilci ile de konuştuğunu, olayın bilincinde olduklarını, çalıştıklarını söyledi.

Bir gazetecinin, Enerji Bakanlığıyla ilgili bazı kuruluşlarda devam eden soruşturmaları hatırlatıp, "Belki fırsat bulamıyorlardır"
değerlendirmesi üzerine de Sabancı, "Kaygı verici... Haklısın... Söyleyecek birşey bulamıyorum" karşılığını verdi.

Enerji sektöründe özelleştirmenin şart olduğunu, var olan durumun sürdürülebilir bir durum olmadığını anlatan Güler Sabancı, yapılması
gereken verimlilik ve kapasite artışı yatırımlarının özel sektör tarafından yapılabileceğini belirterek, "Satsınlar da biz alalım diye
değil. Sadece bizim için değil, Türkiye için de gerekli..." diye konuştu.

Güler Sabancı, çimento sektöründe yaşanan gelişmeler ilişkin bir soru üzerine de "sektörde birden bire satmak isteyenlerin çıktığını"
kendilerinin ise satın aldıkları 2 fabrikadan daha fazla büyüdüklerini, ancak kendileri gibi çok büyüyen olduğunu da kaydetti.

RESESYON

Güler Sabancı, dış piyasalarda yaşanan tedirginliğe ilişkin olarak da ABD kökenli bu hareketlerin ardından dünyada ciddi belirsizlikler
yaşandığını, morallerin bozuk olduğunu, dünyada bir güven sorunu yaşandığını anlattı.

Krizin gerçek çapının mart ayı sonu gibi görüleceğine ilişkin söylentilerin de varlığına işaret eden Güler Sabancı, Türkiye bundan hiç
etkilenmeyecek demenin doğru olmayacağını ama bunun altında Türkiye için çok ciddi fırsatlar da bulunduğunu dile getirdi.

Artan petrol fiyatları dolayısıyla Türkiye'nin güney ve kuzeyindeki bölgelerde, ülkelerde para biriktiğini, bu paranın sözü edilen riskler
nedeniyle Batı'ya gidemediğini belirten Sabancı, "Akıllı olursak bize gelebilmesi lazım..."

Orta vadede böyle bir likiditenin Türkiye'ye gelmesinin cari açığın finansmanı açısından da fayda sağlayacağını, bunun da Türkiye'nin
reformlara odaklanmasını kolaylaştıracağını aktaran Sabancı, Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısı ve Türk Ticaret Kanunu'nun bir an önce
yasalaşması gerektiğini ifade etti.

Sabancı, "Bir türlü Meclis gündemine gelmiyor. Ben gündem ekonomi olsun derken bunu kastediyorum. Bir çok şey hazır ama aksiyona gelmesi lazım, istiyoruz" dedi.Güler Sabancı, IMF ile yola devam edilip edilmeyeceğine ilişkin olarak da IMF ile farklı bir çerçeve, yapı içinde, dünyada böyle belirsizlikler varken devam edilmesinin faydalı olacağını, IMF'nin bir çıpa olduğunu belirterek, "Takip eden bir kurum olsa daha iyi olur" dedi.

AB'nin de Türkiye için bir çıpa olduğunu belirten Güler Sabancı, "Geçen sene iki taraflı olarak yavaşladık onlar da biz de... Ama bu süreç bizim
için önemlidir. Bu süreç hükümetlerin ömrünü aşar, Türkiye için önemlidir" dedi.

REEL SEKTÖR

Bir gazetecinin reel sektörün zor durumda olduğuna ilişkin değerlendirmeleri üzerine de Güler Sabancı, "Türkiye'de artık gecikmeden
reel sektöre önem ve özen göstermeliyiz. Reel sektörün verimliliğini artıracak bir yaklaşıma ihtiyaç var. Reel sektöre odaklanmak lazım" diye
konuştu.Sabancı, kayıtlı reel sektörü olumsuz etkiyen kayıt dışı meselesinde çözüm bulunması gerektiğini, kayıt dışına sadece vergi zararı olarak bakılmasının yanlış bir yaklaşım olacağını, kayıt dışının verimliliğe dayalı rekabet yerine rant ekonomisini getirdiğini, bu sorunun
Türkiye'ye esas zararının bu olduğunu aktardı.

 

 
 
   
 
   
Bugün 6 ziyaretçi (7 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol